HİLAL KÖRELTMESİ

TÜKETİRSEN CİĞERİ, GÖRÜRSÜN HİLALİ


Genetik ve mikrobik etkenler haricindeki rahatsızlıklarımızın çoğunluğunun yiyip içtiklerimizle ilgili olduğu göz önünde bulundurunca retina ayrılmasının da diğer rahatsızlıklarım gibi vitamin kaynaklı olabileceğini düşündüm epey bir zaman. Hele de ömür boyunca vücutta biriktirilmiş maddelerin ileri yaşlardaki etkileri düşünüldüğünde daha bir ağırlık kazanıyordu bu göz rahatsızlığının da yiyip içtiklerimizden kaynaklanabileceği düşüncesi.

Bu yüzden, çeşitli rahatsızlıklarla boğuşurken belli vitaminlere yüklendiğimde nasıl etkiler ortaya çıktığını anlamaya çalışırken görmeyle ilgili bu bozukluğun ortaya çıkışlarını çözmeye çalışıp durdum. Bir ara B vitaminleriyle ilişkilendirirken, bir ara da A vitaminiyle ilgili olduğuna neredeyse emin oldum. Aslında epey sağlam bir dayanağım da vardı A vitamini diye düşünürken. Zira gece körlüğü veya ışığa hassasiyetin sorumlusu bir vitamini baş şüpheli yapmam çok doğaldı.

Diğerlerindeki gibi göze dair değişiklikleri de not etmeye çalıştım. Vitaminlerle ilgili rahatsızlıklarla boğuşurken gözdeki bu bozulmanın suçlusunu başka yerde aramak haniyse hiç aklıma gelmiyordu.

Bunca zaman ve bunca perhizden sonra vitaminlerin bendeki etkilerini birazcık açmam yerinde olacaktır:

Yüzümdeki son kahverengi leke bir iki ay kadar önce ancak kayboldu. Bu sonucu elde edebilmek için 3 yıl kepekli ürünlerden, nohuttan, barbunya fasulyeden, beyaz leblebiden neredeyse tamamen uzak durdum. Bu besinlerin ortak noktası, en fazla B1 ve B6 barındırmaları.

Ciltte yaraya dönüşebilen kahverengi lekelerin sorumlusu bu iki vitamin gibi gözüküyor. Buradaki önemli etki beyaz ve sarı leblebi arasındaki farkta gizli; Beyaz leblebi rahatsızlık etkilerini artırırken sarı leblebi hiç sıkıntı yaratmıyor. Bu yüzden beyaz leblebiye elimi hiç sürmeyip her akşam 100 gr sarı leblebiyi mideye indirip duruyorum kaç yıldır ama hiçbir sorunla karşılaşmadım. Kısacası, her şey beyaz leblebinin kabuğunda gizli: Sarı leblebide olmayıp beyaz leblebide yani kabukta olan hangi maddedir sorusu cevaplanırsa bu cilt sorunundan ve diğer fazlalık etkilerinden hangi maddenin sorumlu olduğu ortaya çıkartılmış olacaktır. Benzer durum fasulyede de var; taze fasulye A vitamini açısından çok zenginken kuru fasulyede hiç yok. Ne kadar kuru fasulye yersem yiyeyim eklem ağrılarında artış falan olmuyor, fakat bir iki kg taze fasulyeyi 10 15 günde mideye indirdiğimde parmaklarımdaki ağrılar katlanılmaz oluyor. Yani kururken kaybolmuyorsa eğer, A vitamini, kurutmak için soyulup atılmış olan kabuklarda.

Eklem ağrılarındaki etki çok daha hızlı şekilde kendini gösteriyor. Bir hafta on gün A vitamini açısından güçlü kaynaklara yüklendiğimde eklem ağrılarımda çok belirgin artışlar oluyor. Şöyle ki; iri bir marul veya iki adet kıvırcık salata, 1 kg domates ve 1 kg taze fasulyeyi aynı hafta içinde tükettiğimde yumruklarımı sıkamayacak kadar ağrımaya başlıyor parmak eklemlerim.

Buna ve diğer belirgin etki ışığa hassasiyete engel olmak için marul ve kıvırcıktan uzak durup göbek salatayı tercih ederken, domatesi az tutuyor, koyu yapraklı sebzelere, havuca, bezelyeye elimi çok ender sürüyor, taze fasulyeyi iki üç haftada bir sokuyorum mutfağa.

Koldaki uyuşma ve ağrının ortaya çıkması için beyaz kırmızı fark etmeksizin haftada üç dört öğün et yemem yetiyor; kollarımı hareketsiz tutmak işkenceye dönüşürken özellikle bilgisayar kullanmak eziyet haline gelebiliyor. Bunun ilacı ise bolca su, 3-4 duble rakı veya viski. Bolca su derken, günlerce damacanalar dolusu suyu mideye indirmeyi kast ediyorum. Kısacası, damacanayla klozet arasında boru olmak gerekiyor. Veya birkaç dubleyle keyifli bir gece geçirmek...

Ağrılar çok şiddetlendiğinde alkol almasam ve bir de bol su içmesem kolumu kıpırdatamayacak hale gelmem kaçınılmaz. Bir de proteinleri bir hafta on gün sofradan uzak tutmam etkisini hemen belli ediyor, ağrı ve uyuşmalar hissedilir şekilde azalmaya başlıyor.

Böylesine aşikar şeyler yaşarken uyuşma ve ağrıların nedenlerini başka yerde arayamam. Et ürünlerine yüklendiğimde ağrı artıyor, kestiğimde azalıyorsa, alkol ve su ilaç gibi etki ediyorsa ve B vitamini fazlasının suyla atıldığını, alkolle etkisizleştiğini öğrenmişsem, nasıl düşünmem uyuşma ve ağrıların B vitamini kaynaklı olduğunu?

Vitaminlerle ilgili gözleme dair notlar almaya başlamam 2005 Eylül’ü. Retina ayrılmasına yoğunlaşmam ise 2006’da başlamış ve özellikle A vitaminini sorumlu tutmuşum ama çelişkilerle karşılaştıkça da B vitaminini suçlamışım. Yiyip içtiklerimi düzenli olarak not tutup bendeki değişiklikleri ilişkilendirmeye çalıştığım uzun dönem sonunda ancak fark edebildim retina ayrılmasının yiyeceklerle değil soluduğumla ilgili olduğunu.

Yanlışlarla çelişkilerle saçmalıklarla dolu olsa bile aldığım notlardaki retinayla ilgili bölümleri özellikle buraya almak istiyorum. Çünkü konuyla ilgilenen bir uzmanın dikkatini çekebilecek ama bana hiçbir şey ifade etmeyen bir ayrıntı olabilir aralarında:

(2006) İki üç yıldır ise retina ayrılmasıyla boğuşuyorum. Dikkat etmemiştim ve konuya dair hiç bilgim olmadığından yanlış tanımlama kullanabilirim, belki de retina yırtılması diyordu doktorlar. Görme alanının merkezinde belirginleşmeye başladığında daha çok hilal, bazen de daire şeklinde kristalize bir alan beliriyor ve yavaş yavaş büyüyerek yaklaşık yarım saat sürdükten sonra görme alanının sınırında kayboluyor. Bu görme bozukluğunun nedeninin bilinmediğini, baş ağrısıyla başladığını söyledi danıştığım doktorlar.

A vitamini retina ayrılmasının kesin sorumlusu. 1 hafta 10 gün uzak durup yeniden fazlasıyla yüklendiğimde kesinlikle retina ayrılması oluyor. A vitaminli gıdaları tükettiğimin sonraki gününde belli belirsiz olurken, iki gün sonra şiddetli şekilde gerçekleşiyor. 3'ncü gün yine belirsizce kendini gösterip sonraki günlerde tekrarlamaz oluyor. En şaşırtıcı olan ise, aynı günlerde başlayan görme zorluğu. A vitaminine yüklenmem öncesinde gözlüksüz olarak TV seyredebildiğimi, Teletext metinlerini rahatlıkla okuyabilir hale geldiğimi şaşkınlıkla fark ettiğim bu durum o günden sonra değişti ve yine gözlük kullanmak zorunda kaldım. Şaşırtan diğer durum ise yakın gözlüğümün pek bir işe yaramaz gibi olmasıydı. İnce işlerle uğraşırken yakın gözlüğümü takmama rağmen doğru dürüst görememem, bunun daha farklı bir görme problemi olduğunu düşündürttü. Sorun netlikle ilgili değil, belirsiz hatta adeta kayıp noktalardan kaynaklanıyor ve gözlük pek işe yaramıyor. Görme sorunu yüzünden gittiğim doktorların müstehzi ifadelerinin nedeni bu durumla açıklanabilir sanırım. (Bu kadar küçük numaralara gözlük gerekmez halleriyle bakıyorlardı.)

(11 Mayıs) Retina ayrılması, A vitamini fazlalığında ortaya çıkan diğer belirtilerle aynı günlerde gerçekleşiyor. Deride pullanma kepek, görme bozukluğu, baş ağrısı, eklem ağrılarında artış daha çabuk belirti verirken, retina ayrılması için daha fazla birikim gerekiyor gibi gözüküyor. Diğer belirtiler çok arttığında ancak retina ayrılması gerçekleşiyor. Notlarımdan çıkarttığım bu sonuç kesindir diyemeyişimin tek nedeni çok detaylı notlar almayışım. Bütün gıdaları, her yaptığımı, her değişkeni en hassas şekilde izleyecek kadar ne zamanım ne de sabrım var. Bu konunun araştırılmasının çok önemli olduğuna inanıyorum.

Beni çok şaşırtan ayrılmanın aynı gün içinde 2 kere gerçekleşmesi oldu. Bunun nedeni ne olabilir diye düşündüğümde, yaşamımdaki en önemli değişikliğin, soğuğun sebep olduğu romatizmal ağrılar yüzünden camı açıp evi çok az havalandırmak olduğunu fark ettim. O akşam ağır bir yükü üçüncü kata çıkartmak yüzünden nefes nefese kalmış, ardından yemekleri ısıttığım penceresi kapalı mutfakta yemek yemiştim. Salona geçip camı açtıktan 10-15 dakika sonra ayrılma başlayınca "Temiz havanın etkisi ne?" sorusuna yanıt aramaya başladım. Bunu test etmek için ayrılmanın ortalarına doğru pipo içtim. Görme alanı sınırına yaklaşmış hilal yapı ilerlemesini durdurdu ve aynı halini korudu. Daha da ilginci, belirsizleşmiş görmemin (kast ettiğim netlik değil, bulanıklaşma gibi) pipodan her nefes çekişim sonrasında kısa bir anlığına berraklaşıp düzelmesiydi. Pipo bitinceye kadar halini koruyan hilal benzeri kristalize yapı sonrasında genişlemesini sürdürerek kayboldu. Yaklaşık 1 saat sürmüştü ki bu süre epeyce uzundu. Pipo içişim ise 5 dakika civarında...

Bir hafta sonraki ayrılmada camı açıp odayı havalandırdım temiz havayı bolca çektim içime ve kısa sürdü.

10 gün sonra 2 gün peş peşe ayrılma oldu. 2 gün sonra ayrılma başlar başlamaz pipo yaktım, gerilemeye başladı ve kayboldu. Yaklaşık 25 dakika sonra yeniden başladı. Bu ayrılmayı beklediğimi özellikle not düştüğümü söylemeliyim, çünkü A kaynaklı yiyeceklere yüklenmiştim öncesinde. Kristalize yapı görme alanı kenarına yaklaştığında yeniden pipo yaktım. Çektiğim derin nefeslerde görüş çok açık şekilde berraklaşıyor ve bir iki saniye sonra eski bulanıkla dönüyordu. Vardığım sonuç; pipo içmek, yani kirli hava veya yetersiz oksijen, ayrılmayı geciktiriyor, uzatıyor ve erteliyor, ama engellemiyor. Son günlerde havaların soğuk olması yüzünden yürüyüşe çıkmadığımı ve evi çok az havalandırdığımı da belirtmeliyim.

Sonraki gün de az etkili ayrılma oldu. Bir hafta sonra da ayrılma başladı ama ilerlemeden kayboldu. Yani A fazlalığının diğer etkileriyle birlikte retina yırtılması da etkisini yitiriyor.

Şaşırtıcı bulduğum bir diğer gözlem ise; peş peşe ayrılma gerçekleştiği günlerde (23-27 Nisan) sabah 07:00'de tuvalet için uyandığımda ayrılmanın başladığını fark ettim. Uyku sırasında da olabildiğine ilk kez tanık olmaktan çok, gündüz gerçekleşen ayrılmalardaki beyaz şeffaf kristalize yapının bu kez kirli sarı/açık kahverenginde olması beni şaşırttı. Loş evde tuvalete gidiş gelişim sırasında rengi açılır gibi olsa da gözlerimi kapar kapamaz önceki koyu/kirli haline döndü. Işıksızlık kristalize yapıyı kirli koyu yapsa da dokusunu değiştirmiyor. Hemen uyuduğum için sonrasını bilemiyorum. Fosfor ve ışık ilişkisinin tersi bir durum diye düşündüm.

A vitaminin görmedeki etkisi çok açık, ancak beni asıl şaşırtan netlik derinliğindeki değişiklik oldu. A etkilerinin azaldığı dönemlerde gözlüksüz olarak TV seyretmeye başlayışım beni fazlasıyla şaşırtmıştı, ama aynı zamanda yakın görüşümdeki değişiklik de şaşırttı. Uzak görüşümde düzelme olduğunda yakın görüşüm biraz bozuluyor gibi. A fazlalığında netlik derinliği yaklaşık 30 cm'le 2 m arasındayken, A etkileri azaldığında 50 cm'le 3 m arasına çıkıyor gibi gözüküyor. Yani görme tamamen düzelmiyor, yakın/uzak netliği değişiyor. Bu notları yazdığım anda ekranı ve klavyeyi rahatça görüyor ama 3-4 m ötedeki duvardaki saatin rakamlarını zor seçebiliyorum. Oysa A etkisinin azaldığı dönemde saatin rakamlarını net görüyordum. Bu konuda yanılabileceğimi düşünsem de incelenmesi gerektiğine inanıyorum.

(21 Temmuz 2006) A vitamininden uzak durduğum süreçlerde uzak görüşüm belirgin şekilde iyileşip yakın görüşüm bozulurken, A vitaminine yüklendiğimde uzak görüş bozulup yakın görüş iyileşiyor. Yani netlik alanında kaymaya sebep oluyor A vitamini. Ancak, retina ayrılmasını A vitaminiyle ilişkilendirecek bir sonuca ulaşamadım. A kaynaklarından uzak durduğum dönemde 3 gün üst üste ayrılma gerçekleşti, ancak bu ayrılmalar çok belirsizdi ve büyümeden daha çok küçükken kayboldu, yani başlamadan bitti. Yaklaşık 10 gündür A vitaminine yükleniyorum ve uzak görüşüm kötüleşti, kepek illeti şampuan kullanmaya zorluyor, fakat retina ayrılmasını etkilediğine dair bir belirti yok.

(06 Mart 2007) Notlarıma göre geçen yıl Ekim ayında pipoyu bıraktıktan sonra 27 Kasımda retina ayrılması olmuş. Ondan önceki gün ve bir hafta önce birer sigara içmişim.

13 Ocakta çok belirsizce retina ayrılması olmuş. Yılbaşı akşamı 1 paket, sonraki günlerde de 2 günde bir 1’er sigara içtiğimi ve retina ayrılmasının solunum yetmezliğiyle ilgili olduğuna inandığımı not düşmüşüm.

17 Ocakta gece retina ayrılması olduğunu ve 2 günde bir sigara içtiğimi not almışım.

20 Ocak sabah 10 gibi, önceki gün de belli belirsiz ayrılma gerçekleştiğini not etmişim.

O günden sonra bir daha retina ayrılması olmadı. 10, 15 günde 1 sigara içtim, yani çok ender içtim. Bunlardan hareketle retina ayrılmasının solunum yetmezliğiyle ilişkili olduğundan kuşkum kalmadığını düşünüyorum. Özellikle pipoyu bırakmadan önceki son aylarda her ay birden fazla gerçekleşir hale gelmiş retina ayrılmasının artık gerçekleşmemesi bunun en önemli göstergesi ki, artık olmayışını ilişkilendirebileceğim başka bir değişiklik yok yaşamımda. Zaten nefes darlığı çektiğim de aşikar.

Özetle: Sağ veya sol gözde merkezden küçük bir noktadan başlayıp gittikçe büyüyen ve genellikle hilal şeklini alarak görme alanının dış sınırında kaybolan ve yaklaşık 45 dakika süren kristalize yapı baş ağrısıyla birlikte ortaya çıkıyordu. Artık gerçekleşmez oldu ve sigaradan uzak durduğum sürece de tekrarlayacağını sanmıyorum. Tabii ciğerlerim iflas etmediği müddetçe ki ciğerlerimin durumu berbat. Arada içtiğim tek bir sigara ciğerlerimde üşümeye sebep olurken özellikle sağ omzumda ve ayaklarımda ağrıya sebep oluyor ki omzumdaki ve ayaklarımdaki ağrılar son yıllardaki ayrılmaz parçam olmuştu. Tüberküloz veya kanser nasıl belirtiler verir bilmiyorum ama ister istemez düşünüyorum bu illetleri.

Retina ayrılması yakamı bırakmış gibi gözüküyor. Aylardır gerçekleşmedi. Solunum yetmezliğiyle ilişkisi olduğundan kuşkum yok. 20 Ocak’tan sonra Nisan ayındaki 10 günlük süreç dışında tam anlamıyla solunum yetmezliği açıklamasına uygun şekilde gerçekleşmedi. 19, 21, 26, 29, 30 Nisan günlerinde ise hiç olmadığı kadar sıklıkla gerçekleşti. On onbeş günde bir tane tüttürme dışında sigara içmediğim bu günlerin özelliği fazlasıyla stresli olmamdı. Tütünden uzak dururken, çevremdekilerin tepemi attırması mı tetikledi sorusu ağırlık kazandı ister istemez? Retina ayrılmasının baş ağrısı ve stresle ilişkisi olduğu biliniyor. Sigara içmediğim, daha doğrusu seyrek içtiğim halde neden gerçekleşti sorusu yanıt bekliyor. Son iki aydır ve ondan önceki iki ay da hiç olmaması “Retina ayrılması solunum yetmezliğiyle ilişkilidir” tezimi doğrular mahiyette. Böylesine emin konuşmamın nedeni, her ay birkaç kez gerçekleşen ayrılmanın artık olmayışını önemli bir işaret saymamdır. En azından, ayda birkaç kez gerçekleşecek kadar sıklaşmış ayrılma, artık 2 ayda bir oluyor diyebiliyorum. Özetle: Solunum yetmezliği retina ayrılmasının asıl sebebi değilse bile çok önemli faktör.

(31 Ekim 2007 – 17:40) Retina ayrılmasının gerçek sebebi şudur diyemem, çünkü bunu söyleyebilecek tıbbi donanımın zerresine bile sahip değilim. Fakat solunum yetmezliğiyle kesin ilişkili olduğuna hiç kuşkum kalmadı. Ne zaman kendimi zorlar, nefes nefese kalırsam ayrılma ortaya çıkıyor. Pipoyu bıraktığım aylar süresince çok seyrekleşmişti ve sadece nefes nefese kalacak kadar kendimi zorladığımda gerçekleşmesinin dikkatten kaçması imkansızdı. Üç beş haftadır tekrar pipoya başladım, ayrılmalar da sıklaşmaya başladı. Saat 5 gibi terleyeyim diye koşu bandında kendimi çok zorlamıştım. Birkaç dakika önce retina ayrılması başladı ve yazıları görmekte zorlanıyorum. Gittikçe büyüyor, şu anda, dizüstü bilgisayarın ekranına baktığımda iki üç cm boyunda küçük bir hilal durumunda, 3 m ötedeki duvara baktığımda yirmi cm kadar… Yazıları görmem iyice zorlaştı.

(02 Kasım 2007 – 10:20) Eklemem gereken; tekrar pipoya başlamamla gözlerim belirgin şekilde bozuldu. Gözlüksüz bilgisayar kullanamaz hale geldim.

(07 Kasım 2007 – 15:10) Yirmi dakika kadar önce ayrılma başlamıştı ve normal ilerleyişini sürdürüyordu, yani hilal büyüyordu. Bir takım işler yapmış, yorulmuştum… On dakika önce yürüyüş bandının üzerine çıkmamla, bugün Ç harfini andıran sol taraftaki (sol göz demek oluyor bu herhalde) hilal şeklindeki retina ayrılmasının dışa doğru büyümesi durdu. Tam anlamıyla on dakika boyunca durdu, en küçük büyüme, dışa doğru kayma belirtisi göstermedi. 3 dakika önce balkon kapısının önünde soluk almaya başlamamla büyüme tekrar başladı. Önce belirsizceydi, ama şu anda tamamen hızlandı ve hemen hemen görme alanının sınırına dayandı. Kayboldu kaybolacak… Bu durum retina ayrılmasının solunum yetmezliğiyle kesin ilişkisi olduğunun tam bir kanıtı değil mi? Ayrılmanın tam mekanizmasını çözmenin beni aştığı çok açık, bunun cevabını bilginlerin/uzmanların bulabileceğinden eminim. Oksijen yetmezliğinin baş ağrısı yaptığı bilinmez şey değil. Oksijen yetmezliği gözlerde bu etkiyi nasıl yaratıyor? Ne bileyim, atıyorum; retina ayrılması başlamış birine oksijen verildiğinde nasıl bir sonuç elde edilebilir sorusundan yola çıkıp kişinin normal ortamdaki haliyle kıyaslanabilir. Şu anda saat 15:22 ve tamamen kayboldu… Bu arada; pipoya başlamamla birlikte hemen her gün retina ayrılması gerçekleşmeye başladı.

(11 Kasım – 21:05) Dikkat çekici yeni gelişme: Pipoya yeniden başladığım ve epeyce içtiğim günlerde belirgin şekilde bozulan gözlerim, içmeyi biraz azalttığım bir iki gündür önceki görüş düzeyine geri döndü. Bu duruma, organizmamın, tütünlü yeni şartlara uyum sağlaması denilebilir mi? Değilse ne olabilir?

(26 Kasım – 11:45) Gözlerim, yani aslında ciğerlerim felaket durumda… Günde birkaç kez retina ayrılması olabiliyor. Birazcık nefes nefese kalmam yetip artıyor bu illetin göstergesinin ortaya çıkmasına. Zıplamak gibi ani bir hareket bile yetiyor… Birkaç yıl önce gece işemek için kalktığımda banyoda yere yığılmış, kalkıp odaya gitmeye çalışırken antrede tekrar boş bir çuval gibi yere düşmüştüm. Kısa süreli baygınlık diye düşündüğüm bu olay bir daha tekrarlanmadı ama ciğerlerimin iflası çağrıştırır durumuna bakılırsa yakındır tekrar müşerref olmam bu boş çuvala dönme halleriyle.

Pipoyu tekrar bırakma taktiğim ise akıllara seza: Mümkün olduğunca çok içip sağlık nedenleriyle pes ederek bir daha elimi sürmemek.

Notlar bu kadar ve son nottan kısa süre sonra tamamen bıraktım pipoyu. Bırakmak zorunda kaldım demek daha doğru olacaktır.

Not almayı kestikten itibaren çok az ortaya çıktı retina ayrılması. Hepsi de soluk alma zorlanmalarıyla ilişkili zamanlardaydı. Mekanizmayı veya asıl sorumluyu bilemesem bile kendimden gayet emin şekilde “Retina ayrılması solunum/oksijen yetmezliğiyle ilgilidir veya ilişkilidir” diyebiliyorum.

Bu kesin düşünceyi destekleyen bir olay geldi başıma: Dikkatsiz davrandığım bir anda kaynayan sudaki çamaşır suyu buharını soludum beş on dakika kadar. Gözlerimdeki yanma bir yana, birkaç gün retina ayrılması belasını üst üste yaşamak zorunda kaldım.

Hepsi bir yana, zerre kuşku duymadan şunu söyleyebilirim:
“Sigara öyle böyle değil acayip süründürür. Hissettirmeden parça parça gömer bedeni, özellikle yaşlılıkta çevirir illet deposuna içeni”


Eyüp Şeker

07 Kasım 2008 / 11 Kasım 2008