Gidilemeyen yürüyüşleri yaptığım aleti geçen yıl
değiştirince bilgisayar kullanma şartları da değiştiğinden, acilen yenisine
uygun çözümler üretmek zorunda kalmıştım. Nasıl üretmeyeyim, başka şeyle
ilgilenmeksizin o alete çıkıp gidilemeyen yürüyüşler yapmaya 15 dakika
dayanamayıp sıkıntıdan patlıyorum. Okumaya, yazmaya, TV’de bir şeyler
seyretmeye kaptırdığımda, ya alet ‘Bu
kadar çalışma yeter, motorumu soğutmak için kendimi kapatıyorum’ diyor, ya
da bende adım atacak mecal kalmıyor. Yanicime ikimizden biri su kaynatıncaya
kadar vakit nasıl geçiyor anlamıyorum.
Eski uyduruk aparatlar yenisinin kontrol panelinin eğimine
uygun değildi, başka çözümler üretmem gerekiyordu. Aslında yenisinin kontrol
paneli tam tablet bilgisayarlara göre, haniyse aparata falan gerek yok, koy
üzerine kullan. Neyse.
En akıla yatkın çözüm karşıma bir monitör veya TV
yerleştirmekti. Bir de kalın kontrplaktan klavye fare tablası yapınca,
eskisinden çok daha kullanışlı bir sisteme kavuştum. Koşu bandının kolları
üzerine yerleştirdiğim kontrplağın üzerine ince sünger tabaka koyup suni
deriyle kaplayınca çok kullanışlı bir klavye ve fare tablası sahibi oldum. Tabii
müthiş işe yarayan don lastiğinden fare bariyerini unutmaksızın.
Aslında spor aletlerinde bilgisayar kullanmayla ilgili çözüm
seçenekleri çok fazla. Uzun bir HDMI kabloyla salonun öteki ucundaki
dekodırları bağlayıp TV seyretmekle kalmıyor, kabloyu masaüstü bilgisayara
takıp kablosuz klavye ve fareyle kullanabiliyorum. Hoş, kablosuz görüntü aktarıcı
kullanıldığında kabloyla uğraşmaya gerek kalmayacaktır ya. Gerçi dizüstü
bilgisayarı koşu bandının alttaki rafına yerleştirdim yine ama buna gerek de
yok, salonun öteki ucunda durabilir, HDMI kablosunu takıp kullanabilirim. Bilgisayar
yakında olmuş uzakta olmuş pek fak etmiyor. Elin uzanacağı bir yerdeyse, hafıza
kartı, USB aygıtı gibi şeyleri kullanmak daha pratikleşiyor, hepsi bu. Neyse.
Geçen gün bir müzisyenle kısa sohbetimizde konu bir şekilde
sağlığa gelmişti. Koşu bandında bilgisayar kullanmanın yararından, göbeği
birazcık eritince yıllardır giyemediğim kotlarımı giyer hale geldiğimden falan
söz etmeden geçememiştim. Yolun yarısını çoktan geride bırakmışlar iki lafın
arasında kaçınılmaz şekilde sağlıktan konuşur hale geliyorlar galiba. Başkası
adına konuşmak uygun düşmez ama 50'yi çoktan devirmiş şahsım için bu böyle ve
iki lafın arasında sağlık konusunda iki laf etmeden geçemiyorum. Neyse.
Çözümlerimi kendisine gönderebileceğimi söylemiştim. Yenisinin
fotoğrafını çekmeye girişirken, ‘Tembelliği
bırak, bunca süredir ihmal ettin, yenisine dair çözümleri nete koy, belki
birilerine daha fikir verir’ fikriyatıyla şahsımı güzelce fırçaladıktan
sonra iki satır bir şeyler yazmam kaçınılmazdı.
Bilemiyorum bir müzisyen gidilemeyen yürüyüşler yaparken enstrümanıyla
çalışabilir mi? Piyanist için imkansızdır da, belki orgla çalışılabilir.
Üflemelileri kullanma ihtimali çok daha yüksek sanırım. Gidilemeyen yürüyüşleri
yaparken çalışmaya alışmış bir saksafoncuyu hayal edemiyorum. Herhalde yerinde
duramayıp Boney M'in pleybek şarkıcısı gibi dört dönecektir sahnede de. Elektro
gitarlarda hepten karışıyor işler. Bu durumda şöyle bir sahne hayal edilebilir;
sahnede bir yığın koşu bandı ve solist dahil, her bir müzisyen birinin üzerinde,
salonu coşturup millete 'Eller Havaya' yaptırıyorlar. Düşünmek bile müthiş. Şöyle
bir grup mesela; Koşu Bandı Dörtlüsü. Veya Koşu Bandı Yaylı Trio. Hele de bir
senfoni orkestrası saçmalığın önde gideni olacaktır.
Aslında kondisyon aleti seçenekleri çok fazla, belki de
enstrümanlara uygunları bulunabilir, bilemiyorum. Belki de, gidilemeyen
yürüyüşler yaparken falan imkansız değildir enstrüman çalmak.
Olacak şey değil ya, eğer piyano biraz yukarı kaldırılır
veya direksiyonu sökülüp atılan kondisyon bisikleti daha aşağı yerleştirilebilirse,
pedal çevirirken piyano çalınabilir gibi geliyor insana. Tabii piyanonun
pedallarını kullanmamak koşuluyla. Daha fazla cıvıtmadan saçmalamayı bırakayım
zerre anlamadığım bu mevzuda.
Aslında bütün mesele şu; çoğumuz için günün büyük bölümünün
geçtiği işler/uğraşlar tamamen hareketsiz. Tek çare var, işimize/uğraşımıza
hareket getirecek çözümler geliştirmek.
Kısacası diyorum ki, hareketsizlik yüzünden helak olup
gitmek istemiyorsak, gidilemeyen yürüyüşlere hak ettiği değeri gecikmeksizin vermeliyiz.
Eyüp
Şeker