"BANA BAKIN SATILMIŞLAR AKP UŞAKLARI"




Hoşgörü abidelerinin hoşgörü iktidarlarının her yerinden fışkırıyor hoşgörü.

Düşmezken ağızlarından “Hoşgörü”, kaldıramadıklarından mı anlamıyorlar mizahı, yoksa anlamadıklarından mı kaldıramıyorlar!

Ve “Aptal değiliz…” diye yıkıyorlar ortalığı.

Anlamadıkları hangisi, aptallık mı mizah mı!

Hangisi?

Hesapta hoşgörü saçacaklardı her yana, yaptılar herkesi hoşgörü manyağı.

Mizahı bile hoş göremeyenlerin hoşgörü iktidarından iyilik güzellik bekleyecekleri mumla arayacaklardır, bilsinler…

Her yerlerinden fışkırıyor hoşgörü…

Mizaha bile…

Mizahın hoş görülmeye bile ihtiyacı olmadığını anlamayanlar, aynaları çoktan terk etmiş demektir.

Bakmasınlar, kaldıramazlar oradaki aptalı.

Hoşgörü fışkırıyor hoş gördükleri hoşgörülerinden.

Mizaha bile…

Fırsatı yakalayan yırtınıyor hoşgörüyle bezediği sopasını mermisini kibritini çakmak için hoşgörüyle.  

Nedir anlamadıkları, mizah mı, aptallık mı?

Anlaşılması zor da değil oysa...

Bu kadarını olsun anlamıyor ve zorlarına gidiyor, terör estiriyorlarsa…

Ne istiyorlar?

Mizahi bir anımsatmadaki mizahta,

Nedir anlaşılmayan?

Mizah mı?

Aptallık mı?


Eyüp Şeker - 08.02.2011 13:52






NOT: Abdülhamit karikatürü CumMizah sayfalarında ‘1909 tarihli Nekregu ile Pişekâr dergisinden...Turgut Çeviker'in “Burun” adlı Abdülhamit Karikatürleri Antolojisi sayesinde ulaşabildiğimiz bu “taklidinden sakınıla”sı lamba, şimdiki hangi ampul kafalıya benziyor acaba’ alt yazısıyla yayınlanmıştır.

.

AĞIZLARI SULANAN CAHİL YOBAZLAR


Ellerinden gelse Ha bindi ha binecekler solcularla demokratların sunduğu zaman makinesine, gidip İslam’ı öğretip dayatacaklar Hz. Muhammed’e.

       Eyüp Şeker


ZDHÇ: ‘BEZELYE’



Evet sevgili izleyiciler, bugün Zorluk Derecesi Hazır Çorba tariflerimizden bezelye yapacağız.

Malzemeler:

Dondurulmuş bezelye.
Dondurulmuş soğan.
Dondurulmuş sarımsak.
Dana kıyma.
Domates rendesi.
Salça.
Zeytinyağı.

Neden hiç miktar belirtmediğim mevzuunu açayım önce.

Çünkü epeydir pek çok malzemenin dondurulmuşunu satın alıp sarımsak gibi dondurulmuşu satılmayanları da ben ezip dondurduğumdan, yemek yaparken sırasıyla hepsinden gereği kadar atıyorum tencereye. Bu göz kararı sistem yüzünden ölçülerim tamamen farklılaşmış durumda.

Ölçü sistemim tencere boyutuna orantılama üzerine kurulu.

En iyisi tarifle örnekleyeyim:

Bu yemeği 22 cm tencerede yapıyorum. Tencereye önce 4-5 cm çapında zeytinyağı damlatıyorum. Ardından, yayıldığında tencerenin dibini kaplayacak kadar dondurulmuş soğan döküp kavurmaya başlıyorum. Soğanların suyu çekildiğinde, dondurulmuş sarımsaktan bir iki dişe denk gelecek kadar kırıp atıyorum tencereye. Peşi sıra da 200 gr kıymayı ekleyip hep birlikte kavurmaya devam ediyorum.

Burada dikkat edilmesi gereken, kıymayı buzluktan çıkartıp tencereye atmamaktır. Sakıncası şu sayın izleyiciler; bezelyelerin arasında yumruk büyüklüğünde bir köfte pek estetik durmuyor. Yanicime, kıymayı akşam buzluktan çıkartıp dolabın normal kısmına indirmekte sayısız yarar vardır sevgili izleyiciler.

Aklıma takılan ve açıklama getiremediğim ilginç bir durum var. Bezelye, dana sote ya da kuşbaşıyla güzel olmazken kıymayla neden daha lezzetlidir anlayamıyorum. Hele de ıspanakta daha fazla belirginleşiyor bu durum. İyi de neden?

Neyse. Sonra yarım kaşık salça ve iri bir poğaça büyüklüğünde domates rendesi ekliyoruz. Bir iki karıştırdıktan sonra bir paket bezelyeyi döküyoruz tencereye ve yeterince su ilave ediyoruz. Sanırım bu yeterince 4-5 bardak kadar falan oluyor. İnanın suyu fazla kaçmış az kalmış diye dertlenilmez. Kafaya takılacak mesele değildir kesinlikle. Azsa ilave edilir, çoksa afiyetle mideye indirilir.

Anılarım depreşti: Aşçılığımın ilk dönemleri, yani peynirli yumurta ve domates soslu makarna aşamasında olduğum günler. Masaya dizilmiş 3-4 kişi tabakları önlerinde beklemekte. Harika sosumu servis etmeden önce haşlanmış makarna tenceresi elimde sırayla tabakları dolduruyorum. Damak tadı nedir bilmez bir tanesi “Bana suyundan koyma” demez mi! Görüyorsunuz işte, adamda aşçılık hevesi bırakmıyorlar. Ne var yani biraz az süzmüşsek makarnayı.

Neyse, ne diyorduk. Evet, en sonunda bir tatlı kaşığı tuz bir çay kaşığı pul biber koyuyoruz, karıştırıp kısık ateşte pişsin diyoruz.

Pişme süresi mi? Bezelyeler önce büzülüp buruşacak, tekrar düzgün misketler haline geldiklerinde piştiklerinin işaretidir. Bir tanesini kaşığın tersiyle tencerenin arasına sıkıştırdığımızda yumuşacık eziliyorsa afiyetle mideye indirilmeye hazır demektir. Kapatın ocağı, kapın kaşığı tabağı.

Unutmadan, hızlı tüketilmezse dolapta saklansa bile salça bozulabiliyor. Bunu engellemenin yolu, gerektiği kadar salçayı aldıktan sonra kavanozda kalanın üstünü düzleyip yüzeyini kaplayacak kadar zeytinyağı dökmekmiş.

Domates rendesi mevzuuna gelirsek; birkaç aydır dolapta domates rendesi bulunduruyorum. Daha önceleri domates püresi kullanmayı denemiştim ama onlar fazlasıyla salça tadında olduklarından terk etmiştim. Domates rendesinin tadı taze domatese yakın, bu yüzden elimin altında bulunduruyorum. Dolapta domates varsa bile doğramakla uğraşmak istemediğimden, yemeklerde bunu kullanıyorum çoğunlukla.

Dondurulmuş sebzelerin pratikliğinden başka bir yararı daha varmış. Sebzelerin rafta bekleme süresi vitamin değerlerinde düşmeye yol açıyormuş. Dondurulmuşlarda ise bu kayıp durduruluyor. Bizlerin, hele de benim gibilerin taze sebzeye ulaşma şansının ne kadar olduğu ortada. Kısacası buzluğa doldurmaya devam... 

Bunca gevezelikten sonra diyorum ki, gerçekten çok seveceksiniz, afiyet olsun.


Eyüp Şeker




İNTERNETE ALIŞAMAYAN FİRMALARIN YARATTIĞI SORUNSALLARIN DURUMSALLARI ÜZERİNE BİR ÇÖZÜMSELLEME


Hemen hemen bütün ihtiyaçlarımı bu yolla sağladığıma bakılırsa, internetten çok alışveriş yaptığım açık.

Mutfak ihtiyacımı tamamen internetten karşılıyor, taze meyve sebze yüzünden haftada ortalama iki kez sipariş veriyorum. Markete ise ancak başka iş için dışarı çıktığımda yolumun üzerindeyse giriyorum.

Şaşkınlık ve çoğu kere de kızgınlık yaşamama sebep olan çok önemli bir sorun var:  Bilgi eksikliği ve yetersizliği.

Böylesine yaygınlaşmasına ve azımsanmayacak deneyimler elde edilmesine rağmen, internet ticaretine halen daha uyum sağlanamayışı en büyük sıkıntıları yaratıyor. Bu durumun yıllardır devam ettiğine bakılırsa, başta büyük firmalar olmak üzere sanki kimse farkında değil.

Firmaların internet pazarlamasına uyum sağlayamadıklarının en önemli göstergesi, rafta görerek satın alan müşterilere dönük pazarlama yöntemlerini internette de sürdürmeleri, internet müşterisinin, görmeden dokunmadan koklamadan duymadan satın almak durumun olduğunu göz ardı etmeleridir.

Bilindik ürünler için hiçbir sorun yok fakat ilk kez satın alınacak bir ürün için bilgi fazlasıyla gerekli.

Aslında bu da tam doğru değil; çünkü özellikle bizim erkek milleti, ev mutfak işlerinden, dolayısıyla alışverişlerinden de hiç anlamadan evlenir, evliliğini sürdürür çoğunlukla. Sorun ise bir başına kaldığında başlar. Ne temizlik malzemelerinden anlar, ne de yemek malzemelerinden. Tabii ki herkesin aşina olduğu bildik ürünler vardır, fakat bunların her şey demek olmadığını çok çabuk öğrenmeye başlar bir başına kalanlar. İşte bu yüzden bilgilendirici birkaç temel bilgi arar insanlar, en azından ürünün fotoğrafındaki etiketinden medet umar.

Çeşit ve marka çokluğu tercih konusunu iyice karmaşıklaştırmaktadır zaten. Peki, hangisini seçmesi gerektiğine nasıl karar verecektir. Asıl soru budur işte.

Taze sebze meyve için pek anlamı yoktur fotoğrafın, çünkü ne kadar detaylı ve büyük olursa olsun pek fikir vermez. Bu yüzden sembolik küçük resim yeterlidir. Oysa ambalajlı ürünler için bilgi fazlasıyla gereklidir. Fotoğraf küçük tutuluyorsa, ürünle ilgili temel bilgiler sağlanmalıdır.

Örneğin şekersiz bisküvi ya da reçel, tatlandırıcılı mıdır yoksa meyve katkılı mıdır veya tamamen şekersiz midir, bunu görmek istiyor insan.

Bilgi eksikliğine TV, monitör gibi elektronik ürünlerde rastlamak ise hepsinden şaşkınlık verici... Üstelik en tanınmış markalarda bile.

LCD TV’lere bakıyorsun, en temel bilgileri göremeyince interneti alt üst etmeye başlıyorsun, hiçbir yerde yok. Nasıl olsun, firma dünyanın bir ucundaki kendi sitesine koymamış ki, satanlar da alsın tanıtımlarına koysun. Hem de en büyük firmalar yapıyor bunu. İyi de tüketici nasıl kıyaslayacak bu ürünü? Büyük mağazalarda yan yana dizilmiş onlarca TV arasından tercih yapar gibi seçemiyor, ne yapacak? Göremiyor ki seçeceğini, neye göre karar verecek? Tazeleme hızı, çözünürlük, kontrast oranları vs tek kıstası olmayacak mıdır?

Herhalde şey deniyor; ben ünlü markayım, benim görüntüm iyidir.

Üç dört ay önce ekmek kızartıcımı yenilemiş, bir türlü ısınamamıştım satın aldığıma. Mağazada görsem almayacağım bir kızartıcıyı seçmiştim. Büyük, kaba ve kullanışsız olduğunu şiddetle düşünmeye başlayınca başka bir tane alayım dedim. Küçük, derli toplu, pratik bir şey düşünüyordum.

Marka ve çeşit fazlalığının seçimi zorlaştırdığı bilimsel bir gerçek… Bu yüzden önce marka elemesi yapmak pek hafifletmiyor yükü. Çünkü iki satır bilgi girilmemiş pek çok ürün arasından seçim yapmak zorunda kalıyor insan.

En bilindik firmaların ürünlerine bakıyorsun, bilginin kırıntısını göremiyorsun. Gidip kendi sitesine bakayım diyorsun, ne gezer, orada da yok. Zaten olsa alışveriş sitesi alıp kendi sayfasına koyar.

Ürünün eni, boyu, yüksekliği, ağırlığı ne kadardır, hangi kalınlıktaki dilimlere uygundur belli değildi. Buna rağmen satın aldım ama hiç ummadığım kadar küçük olduğunu görünce iade etmek zorunda kaldım. Standart tost ekmeği dilimlerine uygun küçük ve pratik bir kızartıcıydı. Evde doğranmış dilimler biraz zor sığardı…

Aslında poğaçasından sandviçine pek çok şeyi kızartacak, küçük derli toplu bir şey arıyordum.
İyi de ben nasıl yapacağım seçimimi?  

Fotoğraflar, yetenekleriyle ilgili fikir vermekten çok uzak kaldığına göre bana teknik bilgi lazım. Üreticiler ise bunu umursamaz durumdalar.

Bu şartlarda tek çare var: Bir mağazaya gidip ürünleri inceleyip fiyatlarını öğrendikten sonra eve dönüp kıyaslayarak siparişimi vereceğim, ya da daha düşük olduğunu görüp gidip mağazadan alacağım.

Bununla uğraşamayacağımdan, ilki gibi yenisini de internetten satın aldım. Beğenmediğim için bir kez daha kargo ücreti ödeyip iade ettikten sonra bir başkasını seçerek satın aldım ve bir daha kargo ücreti ödedim. Böylece internetin sağladığı düşük fiyat avantajı uçup giderken çok daha pahalıya sahip olabildim ekmek kızartıcısına. Kısacası astarı yüzünden pahalıya geldi.

Biz şöyle iyi bir markayız, böyle güzeldir ürünümüz lafazanlıklarınız sizin olsun, çünkü hiç kimse bunları okumakla uğraşmıyor, hemen herkes vakit kaybı sayıyor.

İnsan internette uzun pazarlama gevezeliklerini kesinlikle duymak istemiyor. Bunun yerine kısa ve öz bilgi aranıyor.

Bütün bunlardan sonra diyorum ki, bilgi girin kardeşim bilgi, hasta etmeyin adamı.



Eyüp Şeker





.