Evet sevgili izleyiciler, bugün Zorluk Derecesi Hazır Çorba tariflerimizden bezelye yapacağız.
Malzemeler:
Dondurulmuş bezelye.
Dondurulmuş soğan.
Dondurulmuş sarımsak.
Dana kıyma.
Domates rendesi.
Salça.
Zeytinyağı.
Neden hiç miktar belirtmediğim mevzuunu açayım önce.
Çünkü epeydir pek çok malzemenin dondurulmuşunu satın alıp sarımsak gibi dondurulmuşu satılmayanları da ben ezip dondurduğumdan, yemek yaparken sırasıyla hepsinden gereği kadar atıyorum tencereye. Bu göz kararı sistem yüzünden ölçülerim tamamen farklılaşmış durumda.
Ölçü sistemim tencere boyutuna orantılama üzerine kurulu.
En iyisi tarifle örnekleyeyim:
Bu yemeği 22 cm tencerede yapıyorum. Tencereye önce 4-5 cm çapında zeytinyağı damlatıyorum. Ardından, yayıldığında tencerenin dibini kaplayacak kadar dondurulmuş soğan döküp kavurmaya başlıyorum. Soğanların suyu çekildiğinde, dondurulmuş sarımsaktan bir iki dişe denk gelecek kadar kırıp atıyorum tencereye. Peşi sıra da 200 gr kıymayı ekleyip hep birlikte kavurmaya devam ediyorum.
Burada dikkat edilmesi gereken, kıymayı buzluktan çıkartıp tencereye atmamaktır. Sakıncası şu sayın izleyiciler; bezelyelerin arasında yumruk büyüklüğünde bir köfte pek estetik durmuyor. Yanicime, kıymayı akşam buzluktan çıkartıp dolabın normal kısmına indirmekte sayısız yarar vardır sevgili izleyiciler.
Aklıma takılan ve açıklama getiremediğim ilginç bir durum var. Bezelye, dana sote ya da kuşbaşıyla güzel olmazken kıymayla neden daha lezzetlidir anlayamıyorum. Hele de ıspanakta daha fazla belirginleşiyor bu durum. İyi de neden?
Neyse. Sonra yarım kaşık salça ve iri bir poğaça büyüklüğünde domates rendesi ekliyoruz. Bir iki karıştırdıktan sonra bir paket bezelyeyi döküyoruz tencereye ve yeterince su ilave ediyoruz. Sanırım bu yeterince 4-5 bardak kadar falan oluyor. İnanın suyu fazla kaçmış az kalmış diye dertlenilmez. Kafaya takılacak mesele değildir kesinlikle. Azsa ilave edilir, çoksa afiyetle mideye indirilir.
Anılarım depreşti: Aşçılığımın ilk dönemleri, yani peynirli yumurta ve domates soslu makarna aşamasında olduğum günler. Masaya dizilmiş 3-4 kişi tabakları önlerinde beklemekte. Harika sosumu servis etmeden önce haşlanmış makarna tenceresi elimde sırayla tabakları dolduruyorum. Damak tadı nedir bilmez bir tanesi “Bana suyundan koyma” demez mi! Görüyorsunuz işte, adamda aşçılık hevesi bırakmıyorlar. Ne var yani biraz az süzmüşsek makarnayı.
Neyse, ne diyorduk. Evet, en sonunda bir tatlı kaşığı tuz bir çay kaşığı pul biber koyuyoruz, karıştırıp kısık ateşte pişsin diyoruz.
Pişme süresi mi? Bezelyeler önce büzülüp buruşacak, tekrar düzgün misketler haline geldiklerinde piştiklerinin işaretidir. Bir tanesini kaşığın tersiyle tencerenin arasına sıkıştırdığımızda yumuşacık eziliyorsa afiyetle mideye indirilmeye hazır demektir. Kapatın ocağı, kapın kaşığı tabağı.
Unutmadan, hızlı tüketilmezse dolapta saklansa bile salça bozulabiliyor. Bunu engellemenin yolu, gerektiği kadar salçayı aldıktan sonra kavanozda kalanın üstünü düzleyip yüzeyini kaplayacak kadar zeytinyağı dökmekmiş.
Domates rendesi mevzuuna gelirsek; birkaç aydır dolapta domates rendesi bulunduruyorum. Daha önceleri domates püresi kullanmayı denemiştim ama onlar fazlasıyla salça tadında olduklarından terk etmiştim. Domates rendesinin tadı taze domatese yakın, bu yüzden elimin altında bulunduruyorum. Dolapta domates varsa bile doğramakla uğraşmak istemediğimden, yemeklerde bunu kullanıyorum çoğunlukla.
Dondurulmuş sebzelerin pratikliğinden başka bir yararı daha varmış. Sebzelerin rafta bekleme süresi vitamin değerlerinde düşmeye yol açıyormuş. Dondurulmuşlarda ise bu kayıp durduruluyor. Bizlerin, hele de benim gibilerin taze sebzeye ulaşma şansının ne kadar olduğu ortada. Kısacası buzluğa doldurmaya devam...
Bunca gevezelikten sonra diyorum ki, gerçekten çok seveceksiniz, afiyet olsun.
Eyüp Şeker