Fakat parkını yok ederken,
canını ciğerini betonla asfalta boğarken havaalanıyla kanalıyla köprüsüyle HES’iyle
çirkinlikleriyle, aklına gelmez yaşayanlara “Ne düşünüyorsunuz” diye sormak.
Ne de çok ağır
sopasıyla adım adım daha küçük kutulara tıkıştırırken tüm kontrollerini birer
birer eline geçirdiği insanları, kafasından geçer sormak.
Tıkıştırır,
tıkıştırır, tıkıştırır...
Sıkıştırır, sıkıştırır,
sıkıştırır.
Kafasını çevirip
bakmaz bile tıkıştırıp sıkıştırdıklarına.
Tek bilici ve tek
bildirici ve tek buyurucudur.
Yapar...
Yapar da...
Otobüsün morunu,
geminin modernini seçmek için koşuşturanların gıkı çıkmadı yaşamı ve alanları
için tek bilici ve tek bildirici ve tek buyurucunun bilip bildirerek
buyurduklarında.
Çıkmadı...
Çıkmadı...
Çıkmadı...
Ve...
Patladı...
Yine...
Anlamadı...
Anlamayacak da...
Takmış at
gözlüklerini...
Almış arkasına kayıtsız
şartsız parmak kaldırıcılarını, sorgusuz sualsiz yumruk sallayıcılarıyla “BENİM
EMİR KULLARIM”laştırdığı devletini, esip savurarak boğdukça boğuyor.
Neden anlasın!
Neden anlasın...
da...