SUÇLU DELİK BORU DEĞİL KEVGİRE ÇEVRİLMİŞ İDARİ YAPIDIR
Doğalgaz kaynaklı ölümlerin sorumlusu gaz dağıtım kuruluşlarıdır. Gaz bağlanmasının imkansız olduğu binalara gaz vermekte, sanki şartnamelere ve kurallara uygunmuş gibi işlem yapmaktadırlar. Yaptıkları düpedüz cinayettir.
Doğalgaz bağlanan binaların büyük çoğunluğunun şartnameye uygun olması bir yana, epeycesine ölüm tuzağı kurulmuş durumdadır.
Konunun uzmanlarının dikkat çektiği bu çok vahim yanlış daha en başında, doğalgaza geçilirken yapılıyor fakat ısrarla görmezden geliniyor.
Banyodan çıkartılan şofbenin gideceği tek adres var; mutfak. İşte ısrarla görmezden gelinen çok ölümcül tehlike burada başlıyor. Kısacası buraya kadar sözde uyuluyor kurallara ve banyoda şofben olmaz denip çıkartılıyor ama bu aşamadan itibaren başlıyor kural yasak takmazlıklar, tehlikeyi umursamamalar, eksikleri kusurları görmezden gelmeler. Kurallar yasaklar uyarılar lafta ve kaağıtlarda kalıyor.
Baca deliği var mı, var... Bağlayın gitsin doğalgazı. Takılsın ve de yakılsın kombiler, şofbenler, doğalgaz sobaları. İşlem tamamdır, kurallar uygulanmıştır...
Acaba...
Bacası var sanılan mutfakların bacası yoktur aslında. Çünkü mutfakların baca sistemi yemek kokularını çekeceği için fazla önemsenmez, projede müstakil çizilse bile inşaat aşamasında genellikle yapılmaz, binadaki bütün daireler tek bir bacaya bağlanır. Bilinmez şey değildir, bazı binalarda arada bir alt katlardan yemek kokuları geldiği. Şikayet konusu yapılsa da ölümcül olmadığından katlanılır böyle durumlara. Oysa şofben özellikle de bütün gün yanan kombi bağlanırsa sadece o daire değil, ortak bacayla ilişkili diğer dairelerde de ölüme davetiye çıkartılmış oluyor. Hele de sıkça rastlandığı gibi aynı yetersiz ortak bacaya birden fazla kombi bağlanmışsa, ölümden kurtulmak büyük şansa kalıyor demektir.
Kısacık gazete haberlerinden bu açıkça anlaşılıyor; yedi gencin öldüğü Ankara’daki bina böyle bir yapı. Tek bir bacaya bağlanmış bir sürü kombi, yılbaşı gecesi her zamankinden yüksek ısıda ve daha uzun süre yanınca o bacayla ilişkili dairelerin hepsine girdi ölüm. Oysa normal günlerde ya gece yatılırken söndürülecek, ya da iyice düşük ısıda yakılacaktı kombiler. En azından dairelerin bir kısmı birleşik/ortak baca sistemiyle ölüm pompalamayacaktı bütün binaya.
Beş altı katlı çift daireli bir apartmanda girişten itibaren her kata bir baca yapmak demek, çatıya ulaşıldığında 10-12 bacalık küme demektir ki, bu da üst katlara çıkıldıkça mutfakların küçüleceği, en üst kattakinin ise büyük bölümünü yutulacağı anlamına gelir. Baca tuğlaları yanılmıyorsam 20x20 cm.dir. 5 katta 10 daire olsa 2 metreye 2 metre, 12 daire varsa kabaca 2,5.a 2,5.luk alan demektir. Neredeyse çoğu banyo veya mutfağın yüzölçümü kadar... Kim ayırmıştır veya ayırır bu alanı baca sistemine. Tabii ki ayrılmıyor ve mutfak/banyo bacaları 20x20’lik tekli, bilemedin 20x40’lık ikili çıkışla hallediliyor. Az buz şey mi 2 metre kare yer? Şofbenin veya termosifonun sınırlı süre ve birbirleriyle pek çakışmadan yanmaları yüzünden bir kurtarır tarafları var ama işin içine saatlerce veya tüm gün yanan kombi girince ölüm kaçınılmazlaşıyor. Üstelik bütün binada hepsi aynı anda... Yanan tek kombi bile tüm daireleri karbonmonoksite boğabilirken, pek çok dairede birden kombi yanmasının tehlikesini düşünmek bile istemiyor insan.
Bu aşamada ne yapılabilir? Zaten küçücük olan mutfakların kırılıp dökülerek baca eklenmesi hem zahmetli hem de çoğunlukla imkansız gibidir. Konunun uzmanları daha iyi bilir: Görünüşte iki çözüm var; ya kendi özel bacasıyla dışarıdan hava alıp yanan gazı dışarı atan hermetik denilenler kullanılmalı, ya da cephe görmeyen bir yere takılması zorunluysa, çatıya kadar müstakil yeni bir baca yapılmalıdır. Hiçbiri mümkün değilse kesinlikle kombi kullanılmamalıdır. Tabii intihar etmek amaçlanmıyorsa...
İşte bazı uzmanların dikkat çekmeye çalıştıkları ve büyük ihtimalle yine görmezden gelinecek asıl büyük tehlike kaynağı burada yatıyor. Resmi açıklamalara bakılırsa baca temizlenirse, delik bağlantı borusu kullanılmazsa sorun kalmayacak. Bu tam anlamıyla insanları kandırmaya çalışmaktır.
Aslında baca müstakil olsa sorunsuzca çekecek, hatta yırtık çatlak delik bağlantılı olsa bile sorun çıkartmayacaktır. Yanmamak için direnen bahçe mangalının üzerine yerleştirilen uyduruk borunun bütün dumanı toplayıp tepesinden atması buna en iyi örnektir. Üstü açık mangala göre küçücük kalan boru bütün dumanı toplayıp çekerken metrelerce yukarı çıkan bir bacanın çekmemesi olacak şey mi? Çatlak baca borusu da neymiş, ön tarafı tamamen açık şömineler neden evi dumana boğmazlar?
Veya şöyle soralım; şöminelerin müstakil bacalı yapılmaları neden şarttır, birleşik bacalı yapmak neden imkansızdır? Sobanın, şofbenin, kombinin, şömineden farkı mı vardır ki bu ölüm tuzaklarıyla donatıldı bütün binalar?
Nasıl bir ölüm tuzağında yaşadığını öğrenmek isteyen, bol duman çıkartması için katladığı bir gazete kaağıdını gider evindeki baca bağlantısının altında yakar; müstakil bir bacaysa dumanın zerresi dışarı kaçamaz, hepsi emilir. Değilse ve dumanı yine de çekiyorsa üst katlarda yanmakta olan şofben/kombi falan yok demektir. Hemen üst kattaki komşudan aynı bacaya bağlı şofbenini/kombisini yakması rica edilir, ardından aşağı inilip tekrar gazete yakılır. O an ortaya çıkar nasıl bir silahın namlusunun kafaya dayalı olduğu. Kaağıt gibi bol duman ve koku çıkartarak yanmayan şofbenlerin/kombilerin evlerde sinsice ne biriktirdiğini anlamak için üstün zekalı olmak gerekmez sanırım!
Dumanın bacaya girmemekte direnmesinin nedeni çok basittir ve doğru baca yapımı yüzyıllardır çok iyi bilinmekte, uygulanmaktadır. Ve beton delisi oluncaya kadar bizler de iyi bilirdik bacanın nasıl yapılması gerektiğini.
Bunu birazcık konuyla ilgilenmiş herkes bilir. Bacanın çekmemesinin sebebi, yukarı çıkan dumanın yolunun, üstteki bağlantıların dumanıyla kesilmesidir. İki nedenle durur ve aşağı itilir duman; o kata çıkıncaya kadar hafifçe soğuduğundan karşılaştığı daha sıcak duman yüzünden aşağı basılmıştır. İkinci neden; zaten tek bağlantılık ve küçük olan baca hacminin her kattan bağlanmış bütün şofben/kombilerden gelen dumanı taşımakta yetersiz kalmasıdır. Ortak baca, bir, bilemedin iki bağlantıyı kaldırsa bile beş on bağlantının dumanını taşıması imkansızdır. Üst kattakilerin dumanı çıksa bile alttakiler çıkamaz ve geri teper.
Konuya tersinden yaklaşalım: Baca çapı nedir, tahminen 15 cm. Peki bağlanan ısıtıcıların baca çıkışlarındaki boru çapları; 12-15 cm. Burada hemen havuz problemimizi soralım; 15 cm.lik bacaya kaç tane 15 cm.lik ısıtıcı bağlanabilir? Bir dediğiniz duyulmasa da olur, çünkü biz beton delileri 15 cm.lik bacaya beş on tane 15 cm çıkışlı ısıtıcı bağlıyor, bunun normal olduğunu zannediyoruz. Eğer gerekmeseydi, şofbenlerin kombilerin tepesindeki baca çıkışı çok daha küçük yapılır, biz beton delileri de küçük bir bacaya sürüyle soba şofben kombi bağlayabilirdik.
7 gencin öldüğü Ankara’daki olayda tam olarak bu yaşanmış. Bazı uzmanlar buna dikkat çekmeye çalışıyor... Olayın diğer boyutu ise Yılbaşı gecesi erken yatılmayıp her zamankinden fazla uyanık kalınması nedeniyle normal günlerde belirli saatte söndürülen kombilerin çok daha uzun süre yakılması veya hiç söndürülmemesidir. Bu da demektir ki, her zamankinden daha çok zehirli gaz birikmiştir evlerde.
Aslında çok eskiler dışındaki eski binaların banyo bacalarında da durum aynıdır. Hemen hepsinde tek bir baca en alttan en tepeye kadar çıkar, her katın borusu buna bağlanır. Şofben veya termosifonların farklı zamanlarda sınırlı sürede yanmaları yüzünden telafi edilebilir tarafları vardı ama işin içine kombi girince ölümler birbirinin peşi sıra yağmaya başladı. Uzmanların uyarıları dikkate alınmaz ve bu duruma müdahale edilmezse vahim olayların katlanarak gelmesi kaçınılmazdır.
Apartman ve beton delisi olmaya başlamamız öncesindeki evlerde ortak/birleşik baca sistemi diye bir şey söz konusu bile değildi, her bir odanın banyonun müstakil bacası vardı. Epeycesi müstakil bir iki katlı, kalanı bitişik nizam en fazla üç dört katlı binalardı oturulmakta olanlar. Beton delisi olmaya başladığımız yıllarda iki nedenle keşfedildi deha eseri ortak baca sistemi. Öncelikle arsalar çok küçüktü. İkinci olarak eskiye göre daha fazla kat yapılmaya başlanmıştı. Hadi odalara baca yapılmadı diyelim, en azından salonda bir soba çıkışı kaçınılmaz, bir baca da mutfağa, bir de banyoya, etti mi üç; 20x20’den daire başına 1,2 metrekare. Bina 5 katlıysa sıvası mıvası derken her kata 7,5 metrekare, çift daire üzerine kurulmuşsa 15 metrekare kayıp(!) demektir. Binaların çoğu yaklaşık 100 metrekare arsaya inşa edilirken kim bırakır bunca yeri bacalara? Kolay değildir beton delisi olmak!
İşte deha ürünü ortak baca sistemi böyle geçirilmiştir hayata.
O daahi veya daahileri bulup “Birleşik/ortak baca sistemi mucitleri gelin bakayım buraya. İnsanların neredeyse binlerce yıldır bildiği çok açık bir gerçeği ve fizik kurallarını alt üst ettiniz, çekmez denilen böyle bir bacanın çekebileceğini zannettirdiniz insanlara. Sobanın gizleyiciliğini bir kenara bırakın, oturun ve 5 katlı bir apartmanın her katına dehanızın eseri ortak bacalı şömineler yapın. Sonra da çıkın milletin karşısına, bacanın neden çekmediğini, çekmeyeceğini izah edin. Bu memleketin başına öyle bir bela sardınız ki içinden çıkmak mümkün değil. Yıksan yıkılmaz, eklesen eklenmez...” denmesi ve hemen “Yer misin yemez misin?” faslına geçilmesi gerekiyor aslında.
Şofben veya termosifonları idare edebilen ortak baca sistemini salondaki sobalara uygulamak imkansız olduğundan her katın kendine ait bacası olmak zorundadır. Eğer yapılmazsa sobalar yanmaz, duman geri teper. O kadar etkilidir ki bu durum, sobasını güzelce yakan alt kattaki, üst katta oturanın da kendi sobasını yakmasıyla dumana boğulmaya başlar. Oysa soba o an’a kadar güzel güzel çekmekte, gürül gürül yanmaktadır ama birden evi duman basmaya başlar. Yok lodostu, yok baca çıkışına kuşlar yuva yapmıştı, yok rüzgar tepeliği takılmalı, yok ilk fırsatta baca temizlenmeli telaşları başlar. Aslında hiçbiri kesin çare olamaz. Zira bacanın engeli hemen üst katlardadır ve nafile sayılır o tür çözümlerle uğraşmak. Tehlike kaynağı olmadıklarını söylemiyorum, aksine titizlenilmesi gereken detaylardır her biri, fakat bunlar öne sürülerek asıl tehlikenin görülmesi engelleniyor demek istiyorum.
Çok sık sobadan zehirlenme haberleri duyuyoruz. O sobaların tamamının ortak baca sistemine bağlandığından adım gibi eminim. Esen şiddetli rüzgar, baca tepeliği olmayışı büyük bir aldatmacadır. Kendimizi ve insanları kandırmaya ve bu ölümcül baca sistemlerini kullanmaya son verilmezse, lodos(!) ve rüzgar tepeliksizliği(!) daha çok can alacaktır. Üstelik ölümler katlanarak gelmeye devam edecektir.
Hep lodostu, bacanın rüzgar tepeliği yoktu, kuş yuva yaptığı için geri tepti, ondan zehirlendi ev sakinleri denir. Israrla görmek istemediğimiz gerçek bambaşka. Çok yaygın vaziyetteki ortak baca sistemi hatalıdır, yani ölümcüldür. Çünkü her kata bir baca çıkışı demek nerdeyse bir oda kadar yeri bacalara feda etmek demektir. Hangi müteahhit üst katlarda yarım odalık yeri bacalara harcar. Merak eden gider sıradan herhangi bir binaya göz atar. Sobalı veya sobasız fark etmez; önce giriş dairesindeki baca deliği olan odaya, mutfağa, banyoya bakar, orta katlarla vakit kaybetmeyip en üst kata çıkarak denk gelen odaya ve banyoyla mutfağa göz atar. Eğer oda/mutfak/banyo, giriştekiyle aynı yüzölçüme sahipse, yani küçülmemişse, her kata bir baca yapılmamış demektir. Bu da o binada soba ne doğru dürüst yanacak, ne keyifle yaşanabilecek, ne de huzurla uyunabilecek demektir. Sinsi kombi/şofben ise pusuya yatmış beklemektedir. Kısacası ölüm o binada gizlenmiş kurbanlarının yolunu gözlemektedir.
Her şeye rağmen salondaki odun kömür sobasının iyi tarafı, çekmediğinde içeri duman basması yüzünden insanları çare aramaya itmesidir. Katlanılmaz bir durumdur, hemen pencereler kapılar açılır, devam ederse soba tamamen söndürülür. Oysa kombinin dumanı renksizdir, kokusu yoktur, sinsice dolar evin içine, farkına varıldığında çok geç kalınmış olur çoğunlukla. Benzer durum yanmakta olan kömür sobalarında da var; bacanın çekmezliği tutarsa, gece boyunca dumansız ve sinsice ölüm kusarak yanmayı sürdürür. Ölümler böylesi durumlardan kaynaklanıyor çoğunlukla.
Kömür sobası, kombi, şofben fark etmez, ölümcül vakaların yaşandığı binalar incelendiğinde, hepsinde ortak baca sistemi olduğunun ortaya çıkması kimseyi şaşırtmamalıdır. Kendimizi kandırmaktan vazgeçmezsek ölümler katlanarak sürecektir. Çünkü asıl sorun, bacanın tıkalı, bağlantının delik olmasından veya lodostan değil, asla yapılmaması gereken bu hatalı birleşik/ortak baca sistemlerinden kaynaklanmaktadır. Hatalı baca sistemi dışındaki detaylara dikkat edilmesin demiyorum ama “Lodostu... Delik boruydu...” uyarıları öne çıkartılarak asıl tehlikenin görülmesi ve tedbir alınması engellenmektedir. Tehlike çok büyüktür ve ısrarla görülmemesi konuyu daha vahim hale getirmektedir.
Kimse kimseyi boşuna uyutmasın, durum çok vahimdir. Hele de daha yüksek binalarda daha da vahimdir. Tek çözüm, özellikle kombili binaların taranması, gerekirse doğalgazlarının kesilmesidir. Kış ortasında insanlar mağdur edilemez ama göz göre göre ölümlere de müsaade edilemeyeceği de açıktır. Öte yandan gaz detektörlerinin uyuyan ev ahalisini uyarmakta yetersiz kalacağı unutulmamalıdır. Bu yüzden ortak bacalı binalarda gece yatarken kombilerin söndürülmesi ve evin daha sık havalandırılması gerektiğinin insanların kafasına kakılması şarttır.
Ölümle kucak kucağa yaşandığının insanlara anlatılmaması ölüm sağanaklarını getirecektir.
Doğalgaz kullanımıyla iyice ortaya çıkan baca sorunsalının izahı çok basittir: Şarjörlü tabancayla Rus Ruleti oynamak.
Eyüp Şeker
5 Ocak 2009 / 8-9 Ocak 2009
-