Ve alkolünü de kendi üretiyor.
Ne dediğimin farkındayım, “Neler saçmalıyor bu” demeden bir dinleyin hele.
‘Tutsak kafayı mı çekiyor nedir, anlamadım! En az 1 ay mısır falan vermeyeceğim kuşbeyinliye.’ notunu düşme gereğini hissettim önceki gün. Nasıl düşmeyeyim, son haftalarda iyice tuhaflaştı, hallerine açıklama getirmekte zorlanıp panikle veterineri aramak zorunda kaldım kaç kere.
İyice durgunlaştı, sessizleşti, tepkisizleşti, yemeden içmeden kesildi, gündüz uyuklamaya başladı, üstelik gözlerini kapayarak. Olacak şey değil, gece uyurken bile gözlerini zor kapatırdı Tutsak.
Bir süre önce, yeni mahsul çıktı deyip buzlukta son kalan yarım koçandan fazla tatlı mısırı vermiştim, bir iki diş alıp bırakmış, 10-15 gün sonra bir oturuşta hepsini silip süpürmüştü. İşte bundan sonra ortaya çıkmıştı tuhaflıkları. Durgunlaşmış, sessizleşmiş, iştahsızlaşmıştı, ancak birkaç gün sonra kendine gelmişti.
Bu son tatlı mısır macerasının bir süre sonrası yeni mahsul mısır verdikten sonra şunları not almışım:
20.06.2011 12:37 İlk kez tanık oldum Tutsak’ın salyasının aktığına. Taze mısır vermeye hazırlanırken gagasından uzayıp akan salya inanılmazdı. Yarım koçan mısır ağzını sulandırmaya yetti ya, vay be.
23.06.2011 12:33 Galiba asıl neden ağız sulanması değildi. Dolaptaki son kalan yaklaşık yarım koçan kadar 2 parça mısırı vermiştim, birkaç gün ilişmedi, en sonunda aynı gün hepsini mideye indirdi. Bunu izleyen günlerde yem bile yemedi, aşırı durgunlaştı. Sanırım 2 gün sonrasıydı o salyaların akması ki, ve zaten mısırı gördüğü için sulanmamış ağzı, benim dikkatimi o anda çekmişti. O öğleden sonra salyası aktı durdu, yeme hiç ilişmedi. Panikleyip antibiyotik verdim, fazlasıyla dışkı bulaşmış tüneğini söküp yıkadım ve dezenfekte için siyah naylona sarıp birkaç günlüğüne balkona astım.
Salyaları ilk gördüğümde panikleyip veterineri arayarak bunun nedenini sorduğumda “Korkmaya gerek yok, ağız sulanması olabilir…” açıklamasıyla sakinleşmiştim. O anda kimsenin aklına geldiği yoktu ayyaşa vurabileceği.
Verdiğim yeni mısırın tadına bakarcasına öylesine bir iki ısırık alıp bırakmıştı ve yaklaşık bir hafta sonra dün bir oturuşta hepsini mideye indiriverdi. Kalan 8-10 mısır tanesini de bugün götürdü. Ve resmen sarhoş gibi uyukluyor. Bu yüzden matiz mi oldu nedir, diyorum.
Şuradan çıkartıyorum sarhoşluğu: Reçeli sık yiyemediğimden aylarca mutfakta bekliyordu. Arada bir atıştırmaya kalktığımda alkolleşme başladığını görüyordum. Bu yüzden epeydir reçelleri buzdolabında saklıyorum.
Bütün şekerliler gibi reçelden de uzak durmam gerekse de elimde değil arada bir tadına bakmadan edemiyorum. Özellikle kızılcık reçelini çok severim ama piyasada reçel diye satılan marmelatları değil. Kızılcık reçeli dediğin taneleri eriyip gitmemeli, diri olmalı, olgun bir meyve gibi dişlenebilmeli. Eriyip gitmiş, çekirdekleri kavanozun dibinde birikmişe kızılcık reçeli denir mi! Duyduğum kadarıyla Kate Moss da reçel tutkunuymuş ve sevmekle kalmayıp pişirmeyi de çok seviyormuş. Eğer hiç tatmadıysa eminim bayılacaktır kızılcık reçeline. Bir de çilek ve ayva reçeline dayanamam. Neyse, konuyu dağıtmayayım.
Şimdi de kuşbeyinlinin sarhoşlukları veya bunu çağrıştıran tuhaflıkları çıktı karşıma.
Bir öncekiler o tatlı mısırların kalanıydı ve yarım koçandan fazlaydı. Günlerce, hatta öyle sanıyorum 2 hafta civarında mısırlara gagasını sürmemiş, sonunda hepsini bir oturuşta götürmüştü. Büyük ihtimalle o pişmiş çok sulu tatlı mısırlar, ilişmediği o günler içinde alkolleşmeye yüz tutmuştu diye düşünüyorum. Hepsini bir oturuşta ziftlenmesini izleyen günlerde iştahsızlaşmış, sürekli uyuklamaya başlamış, sessizleşmişti. Gün boyunca salyasının akması tuhaflığı da cabası. Diğer bir tuhaflık da, harareti varmış gibi sürekli gagasını açık tutması. Oysa havalar bunu yapmasını gerektirecek kadar hiç ısınmadı. Alkol değil de sırf mısırdaki şeker yüzünden iştahı kesilip durgunlaşıyorsa bilemem ama sanki kafayı bulup zom olmuş gibi. Zaten, şekerin verdiği hararetle gagasını açık tutuyorsa çok su içmesi gerekir, pek su içtiği de söylenemez… Bu durumda mısırdaki şeker şüpheli olmaktan çıkmaz mı? Namussuz gerçekten kafayı buluyor galiba.
Eğer gerçekten kafayı buluyorsa çok gülerim ama hepsinden önemlisi bunu bilinçli yapmasının ortaya çıkmasıdır ki, işte bu çok ama çok müthiş olacaktır. Çünkü verdiğim gün yemeyip, daha doğrusu şöyle bir tadına baktıktan sonra günlerce bekletiyor ve bilinçli şekilde mayalanmasını bekliyor sanki kurnaz kuşbeyinli.
Haksız mıyım “Ayyaş oldu” derken?
Çok kuru olmayan bu günlerde dışarıda bekleyen mısırlarda alkolleşme başlayıp başlamadığını öğrenmeyi çok isterdim. Bir deneyeceğim ama reçeldeki kadar şiddetli değilse fark edebilir miyim emin değilim. Yine de deneyeceğim.
Bir keresinde kendim için 3-4 mısır haşlamış, hepsini bir oturuşta mideye indiremediğimden bir iki tanesi sonraya kalmıştı. Bu sonra, en az iki gün sonrasına denk gelmişti anımsadığım kadarıyla. Tencerede suyun içinde duran mısırın tadına baktığımda alkolleşme başladığını görmüştüm. Kısacası, oda sıcaklıklarında mısırda alkolleşme başlaması çok kolay.
Yere düşmüş meyveleri yiyip kafayı bulan maymunlarla geyiklerin hallerini bilmeyi de eklersek bütün bunlara, cillop gibi olmaz mı! Bir de Hindistan’daki sarhoş filler olayı var. Gerçi onlar köyü basıp köylünün bin bir emekle fıçıladığı içkileri mideye indirdikten sonra köyün camını çerçevesini indiriyorlardı gerçi ama ayvaz kasap aynı hesap değil mi!
Bir diğer tuhaflık da su kabında fıstık parçaları bulmaktı. Su kirli sarı bir renge bulandığı için fıstık kabını bitişikten alıp karşı tarafa, yem kabının bitişiğine koymuştum birkaç hafta önce. İlişki kurmaya çalışmamın nedeni, bu mısırla kafa yapma hallerindeki iştahsızlıkta yem kabından uzak dururken, fıstık kabına daha çok dadanmaya başlamasının dikkatimi çekmesiydi. Kabuklu fıstıktaki şeker miktarı az değildir sanırım.
Bu namussuz kafayı çekiyor demeyeyim de ne yapayım!
Bu arada Tutsak tam anlamıyla matiz durumda, en alt tünekte uyuklamakta, yem kabına hiç dokunmamış, bir ara fıstık yediğini gördüm.
Şaka maka değil, gerçekten ayyaş olmuş bu kuşbeyinli.
Dün bugün ısı 24 derece civarında, bizimkisinin gagası sürekli açık, hep uyukluyor, hemen hiçbir şeye tepki vermiyor, arada bir kanatlarını alıştırmak için çırpardı, yapmaz oldu, çıtı çıkmıyor. Tam anlamıyla mayışmış durumda. Az önce gözleri kapalı uyuklarken fotoğrafını çekeyim dedim uyandı, pek alışkın olmadığı fotoğraf makinesine hiç tepki vermedi, oysa eskiden kıyameti kopartırdı. Yanına gidip oradan çektim fotoğrafını, gıkı çıkmadı. Dünyanın sonu mu geldi ne.
İnsanı canından bezdiren o berbat sesini özledim ya, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Bir iki saat sonra gözlerini kapatıp uyuklamaya başladı, hem de koridor tarafındaki tünekte. İnanılır gibi değil, hemen makineyi kapıp fotoğrafını çektim. Kaç kere özellikle yanından geçip mutfağa falan gittim geldim, hiç tınmadı, uyanıp bakmadı bile. Vurmuş boynunu omzuna uyuyor sarhoş şey. Şu an 17:45 ve 1 saatten fazladır aynı tünekte uyuyor. Bu olacak şey değildi, o tüneğe su içmek için kaçak göçek gelir, arkasına bakmadan tüyerdi.
Veterineri aradığımda, izlememi söyledi. Yapacak bir şey yok yani, izlemekten başka.
Ve son sarhoşluğunun 2. günü bugün, bakalım kendine gelmesi ne kadar sürecek.
Bunları not düşmem kaçınılmazdı, paylaşmam gerekiyordu.
Öyle matiz ki, kıçından donunu alsan fark etmeyecek salak şey.
Eyüp Şeker
NOT: 27.06.11 Akşam bir baktım koçanı kemiriyor, hemen gidip çıkarttım kafesten. Alkolik olmasa iyidir… Bir süre sonra nihayet yem kabına gidip atıştırmaya başladı.
NOT 2: 28.06.11 Korktuğum başıma geldi. Az önce yere inip taban ızgarasından uzanarak pislik tablasına dökülmüş mısır tanelerini yemeye çalıştı. Koşup hemen tablayı temizledim, yeni kağıt serdim. Gerçekten ayyaş olmuş, belki de alkoliklik sınırında… 2 gündür aynı yemler duruyor, yem kabı haniyse hiç eksilmedi. Çıtı çıkmıyor, zom olmuş, Leyla gibi takılıyor ayyaş. Şu an saat 19:26, yem kabına gitti, doğru dürüst atıştırmadan hemen fıstık kabına geçti. Bilemiyorum fıstığın neyine dadandığını, yağına mı! Çattık belaya…
“Bize ne senin kuşbeyinlinden” hallerindekiler için değil bunlar, konuyla ilgilenenler olabileceği düşüncesiyledir ve zaten bu notlar net’e özel yazılmıyor, Tutsak’ın günlüğünden kopyalanıp net’e yapıştırılıyor. Bilmem anlatabildim mi.
29.06.2011 11:28 3 gündür Leyla gibi, tam anlamıyla ağır çekimde dolanıyor. Sesini hiç duymadım, sürekli uyukluyor ve gagası hep açık. Oysa ben titriyorum, yeniden hırka giymeye başladım. Öylesine uyuşmuş durumda ki, tüylerini tek tek yolsam gıkı çıkmayacak. Önceki günlere göre biraz daha fazla atıştırsa da doğru dürüst yem yemiyor. Dün fıstık kabını doldurmuştum hepsini bir güzel halletmiş. Yemden uzak durmaya devam… Dün gece duvara bakan alt tünekte uyudu, şu anda da orada uyukluyor. Kuşbeyinli uyku tulumuna döndü yani. Alkolikliğin sınırında olduğuna kuşkum kalmadı. Birkaç ay mısır yok. Sadece mısır değil kurutulmuş ya da yaş meyve de vermeyeceğim. Büyük ihtimalle onlara da aynı yöntemi uygulayacaktır. Bakalım kaç günde kendine gelecek.
29.06.2011 11:45 Alkol yapmayı o pişmiş tatlı mısırlardan öğrendiği çok açık. En az 5-6 hafta mısır falan vermeyeceğim. Ancak ondan sonra ne yapacağını gözlemleyebilmek için bir parça mısır vermeyi düşünüyorum.
29.06.2011 12:02 İlk düzelme işareti; günlerdir dokunmadığı oyuncaklarını kemirmeye başladı. Oh be, nihayet normale dönüyor.
29.06.2011 16:46 10-15 dakikadır yem atıştırmakla meşgul. Ayılıyor, zırt pırt “Kahve yapayım mı, ister misin?” diye sormama gerek kalmadı. Mayışık halleri bir işe daha yaradı; sessiz sakin oturup yavaş çekimde hareket ettiği için çok daha az tozutuyor. Gerçi eskisi gibi her gün süpürmeye devam ama öncekilere kıyasla daha çabuk bitiyor elektrikli süpürge işkencesi. “Bize ne senin kuşbeyinlinden” hallerindekiler için değil bunlar, konuyla ilgilenenler olabileceği düşüncesiyledir ve zaten bu notlar net’e özel yazılmıyor, Tutsak’ın günlüğünden kopyalanıp net’e yapıştırılıyor. Bilmem anlatabildim mi.