KAFA YORMAMANIN BEDELİDİR/ÖDÜLÜDÜR, İLERİ DEMOKRASİNİN DAYATIP DURDUKLARI



Asıl yanlış, düşünmemekle, kafa yormamakla yapıldı. "Bu ne ya, hangi çağda yaşıyoruz, nedir bu yasakçı zihniyet! Yeter..." bıkkınlığıyla, "Bir de bunlar gelsin bakalım. Demokrasi getirsinler..." tembelliğine kapılmaktı.

Düşünülmedi, kafa yorulmadı, kaygılanılmadı, kuşkulanılmadı...

Ne gerek vardı kafa yormaya.

Büyük çoğunluğu bedel ödemenin ne demek olduğunu bilmeyen tuzu kurulardan oluşan 'Yetmez ama evet'çi yaygaracıların, "21. Yy.da şeriat mı gelirmiş, diktatör mü çıkarmış, AB'si ABD'si buna izin mi verirmiş, saçmalıyorlar, paranoyaklık yapıyorlar" umursamazlıklarıyla, hazırlopçuluklarıyla her şey oluruna bırakıldı.

"Laik Cumhuriyet elden gidiyor, demokratik yapı tamamen ortadan kaldırılıyor, uyanın" kaygılarını her şart ve ortamda dile getirip uyarmaya çalışanlar ise, bu ülkenin sürekli en ağır bedelleri ödettiği solculardı.

Neden?

Kendilerine en büyük acıları yaşatan devletleri için kaygılanmaları ve uyarmaları büyük bir çelişki gibi gözüküyor ama değil. Çünkü düşünüyorlardı, kafa yoruyorlardı ve olabilecekleri görüyor, kaygılanıyorlardı. "Yapmayın, tek kişiye bu kadar yetki ve güç verilmez, bedeli ağır olur" uyarıları, alaylarla hakaretlerle karşılandı.  

Geldik bu güne.

Sabah şerifleri hayrolanların yarım ağız pişmanlık döktürmelerine.

"Hani demokratikleşecektik... Neler oluyor..." şaşkınlıklarına.

Ağlaşmakla, sızlanmakla, verilen o yetki ve güçler geri alınabilir mi!

Her şey açık ve aleniydi, gizli kapaklı hiç bir yetki ve güç verilmedi. Kimse kimseyi kandırmadı, kandırılmak istenenler kandı. Hepsi bu.

Gerçekleri umutlarıyla perdeleyen Umut Sazanlarının yaşadıkları şaşkınlıklar görülmekte yer yer. Hepsi bu.

Hangi 'Yetmez ama evet'çinin ne demeye hakkı olabilir!

Yetki ve güçleri alıp ileri demokrasiye geçen başgüdücünün de çok şeyineydi zaten...

Size geçmiş olmasın, afiyet şeker olsun Umut Sazanları.



Eyüp Şeker