HAPI YUTARAK NASIL HAPI YUTTUM
08 Mayıs 2008
Vitamin notlarını eli yüzü düzgün hale getireyim dememe rağmen haftalardır bir türlü fırsat bulamadım. Bari hiç olmazsa şöyle bir göz atıp çelişkili yanlış bölümleri temizleyeyim dedim.
****
4 Aralık 2005
VİTAMİN NOTLARI
Yirmi yıldan fazladır kaşıntılı pul pul dökülen deri sorunuyla uğraşıyorum. (O yıllarda gittiğim dispanserdeki doktor uyuz ilacı vermişti.)
Son yedi sekiz yıldır özellikle parmak eklemlerimdeki ağrılarla boğuşuyorum. Ünlü bir hastanede aylar süren muayeneler ve tahliller açık ve net bir yanıt almama yaramadı. Amerika'dan getirttiğim ilacın bir işe yaramadığını söylememe gerek yok.
Aynı yıllarda apış aramda beliren şişlik için de uğraşıyordum. Bu şişliklerden biri yaklaşık yumurta büyüklüğüne ulaşınca aynı hastanede tam narkozlu ameliyat oldum. Sonrasında aynı bölgede farklı yerlerde oluşan daha küçük şişlikler lokal anesteziyle yarıldı. Doktorum, bunun nedeninin bilinmediğini, stres ve yorgunlukla ilişkili olduğunu düşündüklerini söylemişti.
Özellikle yüzümde olmak üzere vücudumdaki türlü sivilceyi kanıksayalı uzun yıllar oldu.
Baş ağrılarımın kronikleştiğini, bununla yaşamaya alıştığımı belirtmeliyim.
Ve yine son yıllarda ışığa karşı çok hassaslaştım.
Hararet hissedip çok su içtiğimi eklemeliyim. Bunun nedenini, yıllar önce gittiğim doktorun bolca su iç demesine yorarak hep yanılttım kendimi. Oysa, sık idrara çıkmak yüzünden gitmiştim konunun uzmanı ünlü doktora. Geçen yıl tekrar bu soruna çare bulmak amacıyla başka doktorların kapısını çaldım. Çok sık idrara çıkmamın nedeninin günde 5 litreden fazla su içmek olduğunu ve azaltabileceğimi söyledi doktorlar. Oysa ben daha çok prostattan şüphelendiğim için gitmiştim konunun uzmanına. 19 litrelik bir damacana suyu tek başıma 4 günde tüketiyordum ve bu sıkılıkta idrar doğaldı. Doğal olmayan su içme isteğiydi. Bu miktara ek olarak yemek ve çay için filtrelenmiş musluk suyu kullandığımı da belirtmeliyim. Suyu azalttım ve bir yıldır bir damacanayı tüketme süresini 6-7 güne çıkarmış durumdaydım. Tabi 2 ay öncesine kadar.
Mayalı içkiler, özellikle bira içtiğimde kendimi kötü hissediyor, şiddetli karıncalanma hissediyor kaşıntıyla kıvranıyordum. 8, 10 günde bir 3-4 duble içtiğimi belirtmeliyim. Neredeyse 1 yıldır bira içmiyorum. Karaciğerimin iyi olmadığını düşünüp birkaç kez doktora gittim, tahliller ultrasonlar yaptırdım. Karaciğerimde birkaç kist çıktı, ama aldığım cevap hep "Bir anormallik yok" oldu.
Stres depresyon ve psikolojik belalar ise upuzun bir hikaye. Doktorlar, hastane, tahliller, MR'lar, röntgenler...
Uykusuzluğa çoğunluk yoğurtla çözüm bulmaya çalışıp neredeyse her gece yarım kilodan fazlasını mideye indirdim, ama yine de çoğu kere uyku ilaçlarına sarıldım. Doktor önerisiyle ithal ilaç bile aldım.
Kolayca kırılan tırnaklarıma o kadar aldırmasam da üzerlerinin yol yol olması dikkatimi çekiyordu. İdrar sorunu için yaptırdığım tahlillerde kalsiyumun fazla çıkması doktorun dikkatini çekmişti, ama üzerinde durmadı. Oysa fazlalığı başta kalpte olmak üzere çok ciddi sonuçlar doğuruyor.
Son yıllardaki ishale yakın hallerimi ise memnuniyetle karşılıyordum. Çünkü meyve sebze sevmemek yüzünden kabızlıktan çok çekmiştim. Altı yedi senedir kıvırcıklı havuçlu turplu koca bir salata yemeyi alışkanlık edinerek kabızlık belasından kurtulmuştum.
Saç dökülmesini ise fazla dert etmedim bunca sorun arasında.
Pazularımdaki kızarık pütür pütürlükler ise dikkatimi çekip duruyor ve güçsüzlüğüme çabuk yorulmama, bitkinliğime yaşlanma dışında açıklama arıyordum.
Yüksek tansiyon ve çarpıntıyı ise tütüne bağlıyor yaşlanmaya yoruyordum.
Midemin sık bulanmasını yiyeceğe içeceğe üşütmeye yorup geçiyordum.
Kulak çınlaması da stresin sonucu diye düşünüyordum.
Mide ağrılarının kıvrandırmalarına, stres çay sigara yüzünden deyip ilaçlara çözüm aradım durdum. Zaten aksini önerene de denk gelmedim.
Bu süreçte dikkatimi çeken ve çelişki olarak değerlendirdiğim durum; alkol sonrasında sivilcelerde gerileme olmasıydı. Oysa tam tersi olmalı diye düşünüyordum. Alkol yüzünden yorulan karaciğer sivilceleri azdırmaz mı, neden geriliyorlar sorusu aklıma takılıyordu.
Bu sorunlarla boğuşurken vitaminleri sorgulayan tek bir doktorla karşılaşmadım. Aksine takviye amaçlı almalısın tavsiyelerini hep duydum.
Yaklaşık bir yıldır yanaklarımda beliren, önce koyu lekeye benzeyen zamanla şişip büyüyen "Sivilce" diye geçiştirdiğim bozukluklar bir türlü geçmek bilmeyince kafa yormaya başladım. Aynı zamanda kulak kanalında ve ense kökümde tedavi kabul etmeyen birer küçük yara oluştu. Zaman zaman çeşitli yerlerde küçük şişkinlikler de oluşuyordu. Bunların, vitamin hapı almamın sonrasında ortaya çıktığını fark edince gözlemlemelerim de başlamış oldu.
Kendimi bitkin hissettiğimde Supradyn almayı alışkanlık edinmiştim. Bir de kırgınlık hissedince aspirinle birlikte alıyordum Supradyn'i. İlaç ismi vermemin nedeni konuyu açık ve net anlatabilmek içindir; malum değişik markaların terkipleri farlı, dolayısıyla etkilerinin de farklı olacağı açık. Uzun yıllar önce başlamıştım vitamin hapı almaya ve bu hep Supradyn olmuştur. Yorgunluğu bitkinliği azaltıyor düşüncesiyle oluşmuştu bu alışkanlık. Son yıllarda azaltsam da arada bir almayı sürdürdüm ve bu alımların ardından hemen her seferinde apış aramda küçük de olsa şişlik oluştu.
Yüzdeki sivilce benzeri lekeler ve ense kökündeki kulaktaki yaraların, suyu azalttığım dönemde ortaya çıktığını fark ettim, ancak çareye yönelmedim. Ta ki, antibiyotik kullanmam gerektiğinde takviye olarak Bemiks alıncaya kadar. Sadece iki gün Bemiks almam, burnumda kocaman iki, saçla kulak arasında bir şişlik oluşmasına sebep oldu.
İnternette yaptığım kısa bir araştırmada "Amerika'da kayıtlara geçmiş vitamin kaynaklı ölümle sonuçlanmış vaka" yazısını okuyunca (Yanılmıyorsam NTV sohbet metinlerinden birinde) yaşadığım şaşkınlığı anlatmama gerek yok sanırım. Aynı programda, vitamin haplarının kesinlikle doktor kontrolünde alınması gerektiğini, bilinçsiz kontrolsüz kullanımın çok sakıncalı sonuçlar doğurabileceğini söylüyordu uzmanlar. Böyle bir uyarıyla ilk kez karşılaşıyordum. Daha önce duymuşsam bile hiç aldırmadığım açıktı. Benim gibi habersizlerin çok olduğundan kuşku duymuyorum.
İnsanlar, gazete dergi TV'deki tavsiyelerin de etkisiyle eczanelere koşturuyor, leblebi atıştırır gibi vitamin yutuyor, ama hiçbiri buradaki ölümcül tehlikenin farkında bile değil. Herkes mucize arayışıyla vitaminlere sarılıyor, aktarlara abone oluyor, çoğu yeterince incelenmemiş araştırılmamış bitkileri kapışıyor. Şu strese iyi geliyor, bu karaciğer için bire bir, bu böbrekler için çok yararlı deyip mucize ve çare arıyoruz sorunlara. Bu bitkilerin hangi besin ve vitaminler açısından zengin olduğuna hiç kimse kafa yormuyor. Bir yandan vitamin hapları avuç avuç yutulup türlü bitki mideye indiriliyor, diğer taraftan normal süreç içindeki yiyeceklerle etkiler artırılıyor, sonuçları ve sebep oldukları fark edilmiyor, hiç sorgulanmıyor.
Soruna çare olarak sarıldıklarımızın sorunu büyüttüğünden, hatta yarattığından habersiz durumdayız.
Cilt sorunları için kozmetik ürünlerine çuvalla para harcanırken önemli sorun kaynağı olan vitaminler hiç akla gelmiyor. Keza sindirim sorunları için de, stres depresyon için de… Vitaminlerin sorun yaratıcılığı bilinmezken çeşitli, hatta ilgisiz yerlerde tedavi yolları aranıp duruyor.
Biraz daha araştırınca karşılaştığım bilgiler irkilmeme sebep oldu. İncelediğimde, sözü edilen vitamin etkisi belirtilerin hepsini taşıdığımı gördüm. En çarpıcı irkiltici bulduğum ise, eksikliğinde ve fazlalığında aynı sonuçların ortaya çıkmasıydı... Örneğin, A vitamini eksikliği, kuru pul pul dökülen deriye sebep oluyor, ama fazlalığında da aynı rahatsızlıklar ortaya çıkıyor.
Özetle, kişinin kendi başına kontrol edemeyeceği eşik aşıldığında farkına varılmayacak ve düzelir umuduyla A vitaminine yüklenilmeye devam edilecek. Bu insanı irkiltmeye yetmez mi?
Veya A vitamini eksikliği karaciğer yetmezliğine sebep oluyor, ama fazlalığında da karaciğer hasarı, yani karaciğer yetmezliği oluşuyor. Özellikle bu etkiler bilinmediğinde, vitamin eksikliği mi yoksa fazlalığı mı olduğunu kestirmek mümkün mü? Uzman olmadıkça bunun kontrolünün mümkün olduğunu sanmıyorum.
Strese iyi geliyormuş diye vitamin almaya başlayan biri depresyona yuvarlandığında durumunu kestirebilir mi? İyi geliyor iyi geliyor dedikçe mahvolmak, beter olmak…
Karşılaştığım yazıların hemen hepsindeki ikinci önemli nokta ise, yağda eriyen A ve D vitaminlerinin eksikliğinde ve fazlalığında ortaya çıkanlar -en azından bir kısmı- bilinirken, suda eriyen B vitaminlerinin fazlalığında neler olduğunun bilinmediğinin belirtilmesiydi.
Bunları gördükten sonra son bir yılı düşünmeye başladığımda en önemli değişikliğin suyu azaltmam olduğunu fark ettim. Suda eriyen vitaminlerin fazlasını suyla atamadığım gibi çok fazla çerez, özellikle de kabuklu fıstık yemeye başlamıştım. Bu yüzden yüzümde, son aşamasında sivilceye benzeyen ama sivilce olmayan lekeler oluşmuş, ense kökümde ve kulağımda tedavi edemediğim yaralar çıkmıştı. Yanaklardakilerin biri tamamen kayboldu, diğerinde çok küçük iki leke kaldı. Yani henüz geçmedi.
O iki adet Bemiks'i almamdan iki ay sonra ancak kayboldu burundaki şişlik ya da sivilceler.
Zeytini araştırınca iyi bir A vitamini kaynağı olduğunu öğrendim. Yiyecek şey bulamaz durumda beyaz pirince sarıldım ve çok su içmeye çalıştım. Dikkatimi çeken nokta ise, son günlerde ne kadar zorlarsam zorlayayım, eskisi gibi bir damacana suyu 4 günde bitirmeyi başaramayışım oldu. Vitamin fazlalığının su içme isteğini artırdığını düşünmemin nedeni bu.
Bilinçsizce vitamin tabletleri kullanarak vücudumu öyle bir hale getirmişim ki, artık tabletlere elimi sürmesem bile günlük normal gıdalarla fazlalık etkilerini yaratabiliyorum.
Bir dönem portakal suyunu çok içiyordum. Ne var bunda demeyin, portakal suyunda bir şey yok, aynı zamanda vitamin hapı alınıyorsa sorun var demektir. Ağız içinde baloncuk gibi şişlikler oluşmaya başlamıştı. Mürekkep sürünce geçiyordu, ama aradaki ilişkiyi yakalayamamıştım ve portakal suyunu kestim. Ne kadar zekice değil mi? Oysa vitaminleri kesmem gerekiyormuş. İyi ama kimseden bir şey duymuyor, vitaminlerle ilgili uyarılarla karşılaşmıyordum ki! Yalnız ben mi duymuyordum, yalnız ben mi bu sorunlarla boğuşuyordum? Hadi diyelim yayınlarda vitamin uyarılarına denk gelmedim, görsem bile umursamadım, peki bunca yıldır gittiğim onca doktor neden hiç vitaminleri sormadı hiç sorgulamadı? Cilt, karaciğer, böbrek ve psikolojik sorunlar için sayısız doktorun kapısını çaldım, önerdikleri türlü tedaviyi uyguladım, ama hiçbiri sorunlarıma çare olmazken, bir tekinden, bu sorunların vitamin kaynaklı olabileceğine dair tek söz, en küçük uyarı duymadım. Aksine destek ve takviye amaçlı vitamin verdi pek çoğu.
Ulaşabildiğim bilgilerde Niasin'in deride kızarıklık ve lekelere sebep olduğu vardı ama hiçbir yerde sivilceyi andıran şişkinliklerden, hele de bendeki gibi yumurta büyüklüğüne ulaşabileceğinden söz edildiğini görmedim.
Pek çok cilt sorunu B vitamini kaynaklı ama farklı B vitaminleri veya gruplar farklı etkiler yaratıyor. Böyle düşünmemin nedeni, Bemiks aldıktan sonra mevcut leke/sivilcelerde hiç değişiklik olmazken farklı yerlerde değişik görüntüdeki sivilceler oluşmasıdır.
Kesinlikle yiyecek çeşitliliği sağlanmalıdır. Yalnızca belli birkaç ürünü tüketmenin, bunlarla alınanların vücutta birikmesine ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açacağı unutulmamalıdır.
İki aylık sıkı perhizin etkilerini yeni yeni hissetmeye başladım.
Cildimde çok belirgin düzelme oldu. Leke ve şişlikler neredeyse tamamen kayboldu. Ayak bileklerim dışındaki pullanmalar kayboldu.
O eski stresli depresif halimden çok uzaklaştım.
İçki sonrasında kendimi eskisi kadar kötü hissetmez oldum.
Baş ve mide ağrılarından neredeyse kurtuldum. Bir müddet daha A vitamini kaynaklarından uzak kalırsam tamamen kurtulacağıma inanıyorum.
Kulak çınlaması azaldı.
Çarpıntılar çok azaldı.
Uykusuzluk geride kaldı.
Yalnızca eklem ağrılarında belirgin farklılık olmadı. Bunun düzelmesi için ya daha uzun zaman gerekiyor, ya da bu rahatsızlığım vitaminlerle ilişkili değil.
Çarpıntıların, daha çok, peynir (Sütlü ürünler) tüketimiyle ilişkili olduğu defterlerdeki notlarımda açık şekilde görülüyor.
Örneğin: Kuru ve sivilceli cilt sorunları yaşayan, stresle depresyonla boğuşan, ışığa hassaslaşan biri, vitamin hapı kullanırken daha sağlıklı diye kepekli undan mamuller yiyor, iyi gelir diye fındık ceviz atıştırıyorsa ve çok fazla su içmiyorsa, ilk yapması gereken hemen vitaminleri kesip kepekli ürünleri, fındık fıstığı terk etmektir. Daha doğrusu, sağlıklı yararlı ürünler tüketiyorsa elini vitaminlere kesinlikle sürmemelidir. Çünkü, gerekli olan zaten alınıyor, eklenecek tabletler ciddi sağlık sorunları getirmekten başka işe yaramayacak demektir. A ve D vitamini fazlasından su içmekle kurtulmanın mümkün olmadığı unutulmamalıdır. Ve kimse kendi başına vitamin almaya asla kalkışmamalı, doktor önerdiğinde ise, doktorun, daha fazla sorgulamasını incelemesini sağlamalıdır.
Su ve alkol B vitamini fazlalığından kısmen de olsa kurtulmaya yarıyor. Malum bu sefer de başka dertler sarılıyor başımıza.
Eğer biri A yoğunluklu tüketimi alışkanlık haline getirmişse, mide ve baş ağrılarıyla, eklem sorunlarıyla ve diğerleriyle boğuşacak veya boğuşuyor demektir. Koyu renk yapraklı sebzelerin güçlü birer A vitamini kaynağı olduğunun bilinmesi gerekiyor.
Benzer etkileri papağanımda da gözlemledim. Veteriner tavsiyesiyle her ayın ilk 10 gününde vitaminli antibiyotik (Reçetede de tavsiye edilen doz ve süre de buydu) veriyordum. İshal olması yüzünden bu miktarı artırmış ve ishali tedavi etmiştim. Sonrasında normal doza inmeme rağmen çok huzursuz ve depresif olduğunu gördüm. İlk günlerindeki yabani hallerini andırıyordu davranışları. Vitamini tamamen kestim, izleyen haftalarda sakinleşmeye başladı. Yaklaşık 1,5 ay sonra tekrar o huzursuz depresif haline büründü. Doza çok dikkat ederek bu kez 3 günde bir vermeye başladım ilacı. Birkaç gün sonra belirgin düzelme oldu, rahatladı ve sakinleşti, iştahı açıldı. Özetle, antibiyotikli vitaminin etkisinin günler sonra görülmesi yüzünden, eşiğin ne zaman aşıldığının veya aşılacağının belirlenmesinin fazlasıyla zor olduğu bir durum bu.
Sonuç olarak: yıllardır boğuştuğum sorunlar bilinçsizce vitamin tableti kullanmamın eseri. Dahası, doğal yiyeceklerle de bu etkilerin yaratılabileceğinden kuşkulanıyorum. Yalnızca belli gıdaları tüketme alışkanlığı olan kişilerde, vitamin tabletlerinden uzak dursalar bile bu fazlalık etkilerinin (Örneğin, aldıklarını yakamayacak kadar hareketsiz olmak yüzünden) özellikle ileri yaşlarda görülebileceğini düşünüyorum. Kendime dair bu tespitlerimin bilimsel olmadığını biliyorum. Konunun uzmanlarının hastaları sorgulayarak, inceleyerek, istatistik tutarak bilimsel sonuçlara ulaşabileceklerini düşündüğüm için bu tespitlerimi yazmak istedim. Bütün bunları doktorlarla görüştükten sonra yazmayı düşünüyordum, ama kesin sayılacak sonuçlara ulaştığıma inandığım için yayınladım.
Not : Ağustos başında perhize başladım, 18 Eylülde perhizi sıkılaştırıp tükettiklerimi ve etkilerini düzenli olarak kaydettim. İki bloknot dolusu notu ilerde daha titiz incelerim sanırım.
DURUM VE SONUÇLAR:
25 Aralık 2005 Perhize başladığımın ilk iki ayında 12 kilo verdim. Son 1 aydır kilomda kalıcı değişiklik olmuyor ve şu an 67 kiloyum. Perhiz süresince proteinden mümkün olduğunca uzak durup kepeksiz unlu mamuller tükettiğim göz önüne alınırsa bu derece kilo kaybını anlamlandırmak kolay değil.
Yine aynı günlerde; öncesinde belirgin şekilde azalmış olan parmak eklemlerindeki ağrının, A vitamini ağırlıklı besinlere yüklenmem sonrasında çok rahatsız edecek şekilde artması hemen dikkatimi çekti. A vitamininin bu etkisinden hareketle, ailedeki iki yaşlının sorunlarının kaynağının aynı olduğunu sanıyorum. Vitamin tableti nedir bilmez denecek bu iki yaşlı insanın ortak noktaları, A vitamini ağırlıklı yiyeceklere fazlasıyla düşkün olmaları.
Sütlü yiyeceklerdeki Kalsiyum, tırnaklardaki yol yol yivlerin sorumlusu. Uzak durdukça tırnaklarım düzleşip parlaklaşmaya başladı. Daha da önemlisi ise, süt ürünlerinin, kalp çarpıntılarının kesin ve baş sorumlusu gibi durması. Çarpıntılar, tükettiğim tek sütlü mamul olan peynirden uzak durduğumda belirgin şekilde azalıyor. Önceleri çarpıntıyı tütüne bağlayıp azaltmıştım, ancak bu uzak duruşumun pek işe yaramadığını ve asıl suçlunun kalsiyum olduğunu fark etmem çok sürmedi.
21 Ocak 2006 Ciltteki şişliklerin sorumlusu B1 vitamini. Aylardır beyaz ekmek yeme konusunda çok titiz davranıyordum ki, yanlışlıkla verilen bir adet kepekli halk ekmeğinin yarısını 4-5 günde tüketmeme rağmen yanağımda ve kulağın arka yüzünde, vitamin tableti aldığımda ortaya çıkanlar gibi 2 şişlik oluştu. Süregelen mönüde yaptığım tek değişiklikti kepekli ekmek. Yani B1 vitamini artırmıştım…
13 Şubat A vitamininin etkilerinin daha hayati olduğu ve öncelikle A'dan kurtulmam gerektiği kararıyla karbonhidratlara ve A vitamini olmayan bakliyatlara ağırlık verdim A vitaminine o kadar odaklanmıştım ki B2 vitaminin de aynı sonuçları yarattığını göz ardı ettim. A gibi B2'de kuru çatlak deriye, görme sorunlarına ve özellikle ışığa karşı hassasiyete sebep oluyor. Bu süreçte bolca ekmek bisküvi kraker bakliyat tükettiğim düşünülürse B2 vitamininin üzerinde durulması gerekir.
Gıdaların besin kalori vitamin değerlerinin öğrenilip hesaplanabildiği bu site önemli bir eksikliği gideriyor: www.besinler.com
26 Şubat besinler.com sitesiyle karşılaşmamın sayısız yararları oldu.O zamana kadar dana eti ve patatesin A vitamini açısından zengin olduğunu düşünüyor ve diyetimi ona göre düzenliyordum. Oysa bu tamamen yanlışmış.
Önemli yanılgılarımdan biri de çok fazla yediğim domates hakkında hiçbir bilgim olmamasından kaynaklanıyordu. Oysa domates güçlü bir A vitamini (833 IU, % 25 DV) kaynağıymış. (% DV= Günlük ihtiyaç veya önerilen miktarın ne kadarının karşılandığını gösteren oran)
100 gr'ı günlük ihtiyacın dörtte birini karşılaması sorun yaratmayacaktır demek yanlış olacaktır. Zira zaten A vitamini fazlalığı olan bir bünyede, en düşük miktarlı kaynakların bile fazlalığı artıracağı unutulmamalıdır. Bu miktar domateste % 25.
Gözlerimdeki düzelme ve eklem ağrılarındaki azalma iyi bir düzeye erişmişken yaklaşık 300 gr domatesi 3 gün içinde tüketmem etkisini hemen görme bozukluğu ve eklem ağrılarında artış olarak gösterdi. A vitaminin görmede çok etkili olduğu kesin. Neredeyse tamamen kaybolan derideki pullanma ve kepekte dikkat çekici olumsuz bir değişiklik yok gibi. Kepek ve pullanmadan kurtulmam sürecinde, 1 hafta 10 günde bir -yalnızca saçımda değil ayak bileklerimde ve yüzümde de- Ketoral Medikal Şampuan kullandığımı da belirtmeliyim. Yalnızca A vitaminini azaltarak bu düzelmeyi sağladım demek yanlış olacaktır. Belirtmem gereken; yılbaşındaki karaciğer (Güçlü bir kaynak: 25.998 IU, % 780,0 DV) ziyafeti sonrasında yalnızca gözlerde bozulma ve eklem ağrılarında artış olmamış, aynı zamanda aşırı kepeklenme ve pullanma ortaya çıkmıştı. O günden sonraki perhizle, gözlerde eklemlerde ve ciltte düzelme sağlayabildim. Ancak, bünyem öyle hassaslaşmış ki, 300 gr domates fazlalık etkisi yaratarak belirtilerini hemen gösterebiliyor. Bunun en önemli nedeninin fazlasıyla hareketsiz yaşamım olduğunu bilsem de bu konuda pek bir şey yapamıyorum.
Son günlerde yemekleri yüksek ısıda ve çok pişirerek vitaminleri asgariye düşürmem, özellikle B vitamini etkilerinde kendini belli etti. Ciltteki lekeler tamamen kayboldu gibi. Ensemdeki ve iç kulak ağzındaki minik yaralar ise henüz kaybolmadı ve arada bir gerileyip ardından canlanıyor. Kraker veya bisküviyi fazla kaçırdığımda veya az pişmiş yemekler sonrasında bu yaralar canlanırken, etkisini azaltan tüketimler sonrasında iyice küçülüyor. Tabii çok su içmemin de önemli etkisi var bu sonuçta.
D vitamini veya kalsiyum fazlalığıyla ilişkili olduğunu düşündüğüm diğer bir etki ise; cinsel organın sünnet bölgesinde beliren, bastırıldığında acı veren "Herpes mi acaba?" diye düşünmeme sebep olan, minicik sivilceyi andıran, 1 mm.den büyük olmayan tepesi siyaha yakın koyu benekli uçuklar. Son beş altı yıldır karşılaştığım ve uçuk merhemiyle tedavi etmeye çalıştığım bu sivilceler 4-5 haftada bir çıkıyordu diye hatırlıyorum. Yoğurdu tamamen kesip süt ürünlerini çok çok aza indirdiğim bu aylar boyunca hiç çıkmadı. Bu yüzden neredeyse kesinlikle kalsiyum etkisiyle oluştuklarına inanıyorum. Kalsiyum veya D vitamini fazlalığıyla ilişkilendirdiğim kemiğe yakın yerlerdeki deride oluşan sert kabuk benzeri beyaz pullanmalar, zaman zaman hafif şekilde belirir gibi olsa da, bu uçuklar aylardır çıkmadı.
17 Haziran 2006 Doktorlar suda eriyen vitaminlerin fazlasının idrar yoluyla atıldığını güvence olarak görme yanılgısına düşüyor ve atılamayacak kadar fazla vitamin alındığında neler olacağına hiç kafa yormuyorlar. Bu yüzden olmalı ki vitamin fazlalığında ortaya çıkan sorunları kolayca göz ardı edebiliyorlar.
24 Temmuz 2006 A vitamini artırmamla kronik baş ağrısı geri geldi .
14 Ağustos 2006 Sünnet bölgesindeki acılı minik kabarcıkların aylardır çıkmaması, kalsiyumla ilişkilendirme düşüncemi doğrular gibi. En son yaptırdığım tahlillerde kalsiyum düzeyinin normal çıkması bu düşünceye olan inancımı güçlendiriyor. Derinin kemiğe yakın bölgelerindeki kuru beyazlıklar arada bir belirir gibi olsa da eskisi gibi tam ve belirgin şekilde çıkmıyor. Oysa diyete son vereli haftalar oldu ve hemen her yiyeceği sofraya dahil etmeye başladım. Tırnaklardaki yiv setler tamamen kaybolmadı, kısmen duruyor. Özellikle sağ el tırnaklarımdakiler daha çok kayboldu. Sağ eli daha fazla kullanmakla ilgili olmalı. Tırnaklarda yeterli düzelme olmadığı için süt ve yoğurttan uzak durmaya devam ediyorum ama peynir soframdaki eski yerini aldı. Bir de ışığa hassasiyetim kalmadı. Özellikle bilgisayar ekranına bakarken rahatsız olmuyorum artık.
09 Ekim 2006 Doktorların, fastfood özellikle de hamburger bira ve çikolata düşkünü olduklarını göz ardı ettikleri büro çalışanlarının, özellikle de bilgisayar kullanıcılarının hastalığı gözüyle baktıkları ve en azından bana "Bu ağrılara uyuşmalara bilekteki sinir sıkışması sebep oluyor. Eksersiz ve romatizma tedavisi uygulayacağız, son çare de ameliyat…" dedikleri kolumdaki uyuşma ve ağrının özellikle kırmızı et tükettiğimde arttığından kuşkum kalmadı.
Tavuk ve balık, dana eti kadar etki yapmazken çözüm olarak sofraya eklediğim soya kıyması dana eti kadar etki yarattı ağrıyı artırmada. Çok fazla hissetmem yüzünden "Sadece sağ kolumda var, solda problem yok..." derken akşam fazlaca (1 su bardağı soya kıyması) yediğim soyalı makarna, kollarımda ve bacaklarımda yarattığı uyuşma karıncalanma ve ağrıyla kıvranmama sebep oldu. www.besinler.com. sitesindeki verileri incelediğimde, balık tavuk ve kuzu etine göre dana etinde ve soya fasulyesinde yalnızca B2 vitaminin daha fazla miktarda bulunduğunu görmek, kollardaki hatta bacaklardaki uyuşma ve ağrıların sorumlusunun, B2 vitamini olduğunu düşündürtüyor. Bütün proteinlerde diğer bütün vitaminler yaklaşık veya düşük miktarlarda, B2 vitamini ise dana ve soyada diğerlerine göre daha fazla.
(Dana::0,32 mg, Soya:0,29 mg, tavuk:0,11 mg, Kuzu:0,22 mg, Lüfer:0,10 mg - Uskumru için B2 miktarı 0,41 mg verilmiş. Bu yüzden aylardır yemediğim uskumruyu en kısa sürede denemem kaçınılmaz)
Protein, aminoasitler ve minerallerde bir farklılık gözüme ilişmedi. Sorumlu B2 değil de başka bir maddeyse bunu bulmak uzmanlara kalıyor. Ben sadece soya ve dana etinin en fazla etkiyi yarattığı sonucuna vardım.
18 Kasım 2006 Bu uyuşma ve ağrılar yiyeceklerle artırılabilirken, güçlü B2 kaynaklarından uzak durulması ilaçlarla uğraşmaktan daha yararlı sonuçlar doğuruyor.
En önemli sorunum, sadece az sayıdaki belli yiyecekleri tüketmek. Bunu biliyor ancak çeşit artırmayı başaramıyorum. Belli türdeki yiyecekler sorun yarattığı için başkasına yönelmek, daha doğrusu, dönemler halinde belli tür yiyeceğe yüklenmek bir süre sonra beraberinde olumsuzlukları getiriyor.
Pipoyu bıraktıktan sonra göğsümdeki ağrılar kayboldu. Arada bir içtiğim sigaralar ağrıyı artırarak bu tespitimi destekliyor. Anlamlandıramadığım kilo kaybı durdu ve hızlı şekilde kilo almaya başladım. Ciğerlerimde çok önemli bir rahatsızlık olduğunu işaret eden bu durumu doktorların anlamayışının ve tahlillerde turp gibi gözükmemin nasıl bir açıklaması olabilir?
Bir de özellikle A kaynaklı yiyeceklere yüklendiğimde kepeğin arttığına en küçük kuşkum kalmadı.
Kolumdaki uyuşma ve ağrıdan tamamen kurtuldum sayılır. İlk günlerden sonra hiç merhem kullanmayıp sadece B2 kaynaklarından, özellikle de et ürünlerinden uzak durarak başardım bunu. Bu rahatsızlıkta da baş sorumlu B2. Benim gibi vitamin kullanmayı alışkanlık haline getirmekten kaynaklanan sorunlarla boğuşanlardan benzer şikayetleri olanların tek yapması gereken, sonuçları kuşkulu ilaç tedavileriyle vakit kaybetmek yerine güçlü B2 kaynaklarından uzak durmaktır. Zaten, fazlalık kaynaklı bir rahatsızlık olduğunu aklına getirmeyen doktor, büyük ihtimalle, eksikliğinin sebep olduğu zannıyla vitamin takviyesi verecektir.
08 Nisan 2007 Vitaminlerle ilgili bunca tehlike uyarısı yapılırken, pek çok önemli doktorun halen daha limonata veya çerez önerir gibi vitamin tavsiye etmesi, bilim adamlığı kimliğiyle nasıl bağdaştırılabiliyor anlamak çok zor.
16 Nisan 2007 Birkaç haftadır et ürünlerini artırmamın etkileri ortaya çıkmaya başladı. Uyuşmalar rahatsız edici düzeye çıktı. Özellikle de uyurken... Oysa uzun zamandır uyku esnasındaki uyuşmalarla karşılaşmıyordum. Özellikle dün gece çok rahatsız ediciydi. Dikkatimi çeken diğer değişiklik, üşümemin geri gelmesi… Uyuşma ve ağrının çok şiddetli olduğu o dönemdeki üşümeyi tütünün etkilerine, özellikle de olası akciğer rahatsızlıklarına bağlıyordum. Tütün söz konusu değilken üşümenin yeniden geri gelişi uyuşmayla birlikte ortaya çıkınca B 2 fazlalığından kaynaklandığını ister istemez düşünmeye başladım. 20-24 derecelik evde kolumu masaya dayamam veya epeydir dokunmadığım bilgisayar faresini elime almam üşümeme yetiyor ve bir süre sonra da uyuşma hissetmeye başlıyorum. Bu üşüme sanki farklıymış gibi. Kalın giyinmişken yorganın altında bile buz kesiyorum. Elim kolum uyuşuyor. Büyük ihtimalle B 2 fazlalığının etkisi bu üşüme de. B 2 rejimine tekrar başlıyorum.
10 Mayıs 2007 Çok ilginç; yanağımdaki kahverengi leke, gece bir avuç beyaz leblebi yediğimde ertesi akşam kabuk bağlayacak kadar azıyor, ama 100 gr sarı leblebi yesem bir şey değişmiyor. Bu durumda “Sarısından farkı kabuğu olan beyaz leblebide ne var, daha doğrusu kabuğunda ne var?” sorusuna yanıt aramak gerekiyor. Kabukta ne fazlaysa yarayı azdıran odur demek yanlış olmayacaktır. Benzer durum fasulyede de var: Taze fasulyede A vitamini varken, kuru fasulyede yok. Yani A vitamini kabukta…
Bunun diğer anlamı; kabuktaki, iç kısımda hiç olmayan veya iç kısma göre kabukta çok daha fazla miktarda olan etken madde tespit edilirse, koyu cilt lekelerinin kesin suçlusu bulunmuş olacaktır. 150 gram sarı leblebi bir avuç beyaz leblebinin yarattığı etkiyi yapamıyor. Yani kabuktaki fazla olan madde hemen belli edecektir kendini. Zaten nohut da aynı etkileri yaratıyor. Beyaz fasulyeden farklı olarak barbunya fasulye de aynen beyaz leblebi ve nohut gibi bu yaraları azdırıyor. Bildiğim tek kaynak olan www.besinler.com sitesinde leblebiyle ilgili bilgi bulunmuyor. Sadece nohut unu analizi var. İlk dikkat çeken %32.4 B1, ardından %24.6 B6 vitamini geliyor.
Güçlü A vitamini kaynaklarına yüklendiğimde özellikle eklem ağrıları hemen artıyor, uzak durduğumda ağrılar azalıyor, rahatlıyorum. Özetle, belirtildiği gibi A vitamini fazlalığı eklem ağrılarına sebep oluyor. O kadar ki, bir adet marulu 1 haftada tüketecek olsam, diğer yiyeceklerden alınanların katkısıyla da eklem ağrıları ve kepek çok rahatsız edecek kadar artıyor.
Bu A vitamini etkisi rahatsızlığın asıl sebebi mi, yoksa başka nedenlerle ortaya çıkan bir rahatsızlığın etkilerini mi artırıyor bilemiyorum. Uzmanların elinde vitaminlerle ilgili kesin sonuçlar ve bilgiler var mı, yoksa başlangıç düzeyindeki tespitler mi söz konusu?
05 Temmuz 2007 – 17:20 Nasıl bir illet var ki bende tek bir sigara içmem bir günde 1 kg vermeme yetiyor? 1 numaralı zanlı ciğerlerim… Sadece sigara içtiğimde ağrımıyor ciğerlerim, koşu bandının üzerinde kendimi zorladığımda da her iki ciğerimde birden bir sızı, hatta ağrı oluyor.
Eyüp Şeker