Kentlerimizin hele de bu kentin asla reddedilemeyecek bir gerçeği vardır: Her ne yapılırsa yapılsın, nasıl gelişirse gelişsin, yağmura ve oksijene ihtiyacı her geçen gün artarak kendisini dayatacaktır. Bu yüzden var olan ormanlarını korumak kaçınılmazdır ama çok daha fazlasının gerektiği unutulmadan.
Hastalıklı siyasi bakışların terk edilmesi ve yepyeni bir şehircilik anlayışının hızla yapılandırılması çok büyük bir zorunluluktur.
Betonla kaplanmış kentlerin hızla yeşillendirilerek toprakla buluşturulması gerekiyor. İşin acı yanı, yalnızca bilimciler değil siyasiler de farkında bu reddedilmez gerçeğin ama siyasi ve rantsal çıkarlar uğruna doğayı, kentleri, geleceği yok edecek kararları gözünü kırpmadan verebilmektedirler.
Hele de İstanbul…
Her aşırı doğa olayında kente inen büyük darbeler bu reddedilmez gerçekleri suratlara çarptığında hatırlanıp ortaya dökülür yanlışlar, uzun uzun anlatılır yapılması gerekenler ve atılır bunlarla ilgili nutuklar fakat iki gün geçmeden yine saldırır sürüler halinde betoncu cahil kafalar, seçkin keseleri şişirme peşindekiler, siyasi çıkarlar uğruna peşkeş çekenler. Sanki başka yolu ve çaresi yokmuşçasına yine yutulur topraklar, yerle bir edilir ormanlar, kurutulur dereler ırmaklar ve dikilir plastik ağaçlarla yapma çiçekler haşmetli betonlarının ortasına “Bunu ben yaptım…” şişinmelerinin sergilendiği törenlerle.
Ve çok sevilir ve kollanır ileri demokrasi.
Eyüp Şeker