SANAYİYMİŞ, NE SANAYİSİ


10 Ağustos 2011 / 12 Ağustos 2011 / 13.08.2011 00:44



Ekonomiden hiç çakmadığımdandır herhalde; sanayiyi haniyse tamamen ticarete dönüştürenlerin gerçekleştirdiklerini “sanayimiz uçuyor, eşi görülmemiş ekonomik başarı, …” halleriyle övgü ve alkışa boğanları anlayamıyorum.

Anlayamıyorum işte.

Cahilliğimden herhalde…

Rakamları yukarı taşıyan bütün büyük girdiler tamamen ticaretin eseriyken bundan sanayi diye söz edilmesini almıyor bir türlü bu kalın kafam. Artık montaj bile yapılmıyor neredeyse, Çin’de yapılıp kutulanarak gelen ürüne markanı bastırdın mı sanayi üretiminden sayılıyor? 

Yanılıyor muyum, böyle değil mi?

Cahilin teki olduğumdan ve de ekonomiden hiç ama hiç çakmadığımdan ve de dikkat eksikliği denen başımın belası illet yüzünden ekonomi uzmanlarının yazılarını okuyamayıp verdikleri rakamları inceleyemediğimden süzme cahil kalıyorum, aydınlatan biriyle karşılaşırsam ne mutlu bana:
Çin’de yaptırılıp üzerine marka bastırılan ürünler sanayi üretimi sayılıyor mu sayılmıyor mu? 

Ben süzme cahilin teki olduğumdan anlayamıyorum tabii üretim katkımızın ‘SIFIR’ olduğu bu sanayi üretimini. Cehalet işte basmıyor kafam, anlayamıyorum bir türlü, üretmediğimizdeki rekortmen sanayiyi.

Ekonomiyi övgüye boğan pirler ve işi bilen uzamanlar çakıyorlar tabii eşsiz başarının nasıl gerçekleştirildiğini ama benim gibi kafası basmazlar yerli markalı ‘Made in PRC’ yazılarına trene bakar gibi baka duruyorlar!

Büyük oranda montaja dönüşmüş otomotivde hiç olmazsa bantlar dönüyor, üretim yapılıyor. Diğer sanayi ürünleri neredeyse tamamen Çin üretimi ve buna sanayi üretimi deniyor yurdumda.

Yalnızca sanayi mi, tarımsal üretim de çökertilmiş durumda. Neyse ki akılların başa geldiğine dair uygulamalarla karşılaşmaya başladık. Çünkü yokluk zorluyor. EBK tekrar faaliyete geçirilmiş örneğin.

Benim gibi cahil kalın kafalılar da satın aldığı yerli markanın kutusunun üzerinde yazan ‘Made in PRC’ yazısına bakarken ürettiğimizin ne olduğunu bir türlü çakamıyor tabii. Aynı ürünü başka yerli markalar da üretiyor, yani Çin’de ürettirip ismini yazdırıyor ve de böylece sanayi üretimi patlıyor, ekonomimiz uçtukça uçuyor.

Patlar tabii, uçar tabii…

Nasıl alsın bu cahil kafam bu sanayi üretimini, almaz tabii.

Uçar tabii bu sanayi, bu ekonomi, hem de ekonominin dahileriyle birlikte.

Sanayici tüccara dönüşmüş, ekonominin pirleri(!) sanayi rekor kırıyor diye bayram üstüne bayram yapıyor.

Ferrari’ye tüp takan, senede 15 bin km yapacakken 500CEL Mercedes’in dizelini almaya çalışan, Doğan görünümlü Şahin meraklısı kafanın sanayisi bu olmayacaktı da ne olacaktı! Desinler her şeyse ekonomi uçar gider.

Üretimi terk edip unutan kafanın sanayisi fişşek gibi olmayacaktı da ne olacaktı!

Artık tut tutabilirsen tüccar kafanın bu sanayisini…

Rekor ihracat rakamlarına ulaşan firmaların üretim katkısı yüzde kaçtır çok merak ediyor insan. Tek haneli rakamlarla karşılaşmak kimseyi şaşırtmamalıdır. Çin’de yaptırıp kutusuna markasını bastırmanın neresindedir üretim, neresindedir sanayi?

Bu cahil kafama göre, al-sat, ucuza yaptır-sat yöntemleri ancak geçici liman olabilir, üretmeyen toplumlar illa büyük çöküş yaşarlar. Ben cahili böyle sanıyorum ama ekonominin ustalarına, uzmanlarına, pirlerine bakılırsa, iyice üretmezleştirilen bu ülkede ekonomik başarı müthiş.

70 milyonluk ülkeye Dubai gibi şehir modeli uygulamanın bedelini sadece dahi güdücüler ödemez, asıl yıkılanlar koyun sürüleri olur.

ABD de aynı sorunu yaşıyor; daha fazla kazanç peşindeki firmalar, geliştirdikleri teknolojik ürünlerini Çin’de ürettirip dünyaya pazarlarken büyük bir hızla ülkeyi koflaştırdıklarını göremediler. Yaptırıp satarken üretmemenin getirdiği ülkelerindeki yıkımı görmüyorlardı. Çin ise teknolojik ürünleri üretmeyi öğrenmekle kalmayıp büyük bir hızla teknoloji geliştirmeyi de öğreniyor. Özetle başını ABD’nin çektiği ülkeler büyük bir hızla en büyük canavarları olan işsizliği ve daha da tehlikeli hale gelecek Çin’i yaratıyorlardı.

Henüz Soğuk Savaş tohumları atılmaya başlamamış, 2. Dünya Savaşındaki müttefikliğin getirdiği ilişkiler sürerken Sovyetler İngilizlerden bir adet jet motoru ister. İngilizler “Daha doğru dürüst bir uçak sanayileri yok, en gelişkin üretimleri, montajını yaptıkları Amerikan DC3 Dakota’lar. Pırpır yapma aşamasındalar haniyse, jet motorundan ne anlarlar, verelim.” derler. Bu küçümseyişin ürünleri, Kore’de ABD’nin en gelişkin jetlerini paçavraya çeviren efsanevi Mig’ler olarak çıkacaktır karşılarına.

Çin yapması gerekeni gerektiğince, hatta gereğinden de iyi yaparak fırsatları değerlendirdi ve başardı. Yani Mao başardı, yığıntı halindeki heyulayı ayağa kaldırdı, sonrakiler de devleştirdi. Batıdaki pek çok analistin zannettiğinin aksine çok büyük bir hızla çok büyük bir dev oldu Çin, kuşkusuz daha da büyük dev olacaktır.

Cahil, kalın kafalının teki olduğumdan bunları görüyorum ben. Ekonomiden zerre çakmadığımdan tabii… Ekonominin pirlerinin, ustalarının, uzmanlarının gördükleri bambaşkaysa ne yapayım. Süzme cahilin biriyim işte.

Dönelim ekonomik krize.

Daha fazla kazanç uğruna yaratılan ekonomik tsunamiden kurtulma şansı en yüksek olanlar ise, üretimi terk etmeyip desteklemenin yollarını bulmaya çalışanlar. Dünyaya bakıldığında bunları görmek hiç zor değil. Zır cahilin teki olduğumdan ve de ekonomiden hiç çakmayan kafası basmazın biri olduğumdan isim vermek istemiyorum. Bakanlar görür, bilenler biliyor.

Ticareti geliştirirken işçi ve çiftçiye iş şartları sağlamanın yolları da geliştirilebilirdi. Doğrusu da buydu ama alıp satarak daha çok kazanıyoruz dendi koyun sürülerine.

Ve ekonomimiz uçar gider.

70 milyonluk bir ülkeyi Dubai gibi bir ticaret merkezine çevirmeye çalışmanın bedelleri çok ağırken vazgeçmek için de artık çok geç. Gelen tsunami çok büyük. Koyunların büyük bölümü ise üzerine gelenin farkında bile değil. Hoş farkında olsa ne değişir, ne gelir elinden. Çaresizce izleyecek yerle bir edişini, yakıp yıkışını.

Geçmiş olsun.



Eyüp Şeker