"NASIL YAPILIR" YÖNTEMİYLE YEMEK YAPMAK
Yemek tarifi salgını almış başını gidiyor. Benim neyim eksik, ben de aşçıyım deyip yemek maceralarımdan kesitler sunmaya karar verdim.
Her şey haşlanmış yumurtadan terfi etme dürtüsüyle omlet yapmaya kalkışmakla başladı. Pek çok kişi gibi bunun ardından makarnaya sıçradım.
Yemek yapma maceramın başlangıcı bundan ibaret.
O müthiş "Omlet nasıl yapılır?" sorusunu sorup "Tavada birazcık tereyağını erittikten sonra rendelenmiş kaşarı veya beyaz peyniri ekler, eriyip yayıldıklarını gördükten sonra yumurtaları kırarsın, olur biter" cevapsal durumuna vakıf olmam başlatmıştır aşçılık maceramı. Omlet dediğim de peynirli yumurta ama bana sorarsan dünyanın en ustalık isteyen omleti.
Omlet nedir deseler bilmem, yani en küçük fikrim yok. Omlet ya da peynirli yumurta, ne fark eder. Yaptım ve de gayet güzel oldu. Beyaz peynirli yaparsam biraz maydanoz ekledim mi daha bir güzelleşiyor benim omlet, yani peynirli yumurta. Hepsi bu.
Tam bir peynir düşkünüyüm. Daha fazla sevdiklerim arasında hellim peyniri de vardır. Hele de dana jambonlu hellim peynirli sandviçe bayılırım. Tavuk jambonla da fena olmuyor… Bu kadar mı birbirini tamamlar jambonla hellim, bu kadar mı lezzetli olur… Benim için enfes ikilidir hellim ile jambon.
Bir keresinde yumurtayı hellimle yapayım dedim. Rendeledim, tava ısındıkça cızırdayan tereyağında erimesini bekliyorum. Ne erimesi, gittikçe sertleşip kahverengileşmeye, takır tukur bir şey olmaya başladı. Eyvah, boşa gitti onca emek, galiba çöpü boylayacak desem de yumurtaları ilave ettim. Çok umutsuzdum, berbat bir tat bekliyordum. Baktım fena olmamış… Yine de bir daha yumurtaya bulaştırmadım hellimi ama hiç aklımdan geçmeyen makarnasını yaptım.
Acaba nasıl olur deyip girişmiştim. Basit sayılacak bu soru sonraları daha tehlikeli mecralara kaymaya başlayacaktı.
Mesela:
"Sarma nasıl yapılır?"
"Peynirli milföy böreği güzel olmuştu, kıymalı yufka böreği nasıl yapılır?"
Gerçi internet elinin altındadır, 2-3 tarif bulur, aklına yatanı veya tariflerden oluşturduğun karışımı uygularsın ama ömrü hayatında yufkayı eline almamış biri olarak, senin yufkaya, yufkanın sana pis pis baktığını fark ederken, karşılıklı "Isırır mı acaba?" bakışları atmanın kaçınılmaz olduğunu da aklından çıkartamazsın. Her şeye rağmen cesaretini toplar girişirsin. Bu saldırıdaki en büyük silahın "Cahil cesaretinden güç alan 'Nasıl yapılır?' girişkenliği"dir.
Aslında işin aslı şudur: "İnternet çıktı herkes aşçı oldu"
Ben bile…
Özellikle belirtmeliyim, vereceğim tarife kesinlikle internet bulaşmamıştır, güvenle tüketebilirsiniz.
3-4 domatesle 4-5 sivri biberi yarım bardak su ilave ederek doğrayıcıda sıvı hale getirirsin önce.
Ardından yarım kalıp hellim peynirini rendeleyip tereyağında kızartırsın. Peynirlerin rengi kahverengiye dönüp takır tukur olduğunda biberli domatesi üzerine boca edersin. Karıştırırsın, çok katı olduğunu düşünürsen su ilave edersin. Sos kıvama gelinceye kadar yarım paket makarnayı da haşlamış olursun. Sos biraz suluca ketçap görüntüsüne kavuştuğunda kıvamı tamamdır dersin.
Tuz koymaya gerek yok, peynirinki yetiyor.
Makarnayı sos tenceresine boşaltıp (Veya tersi. Bu karar makarnayı yapana, yani sana ait olup sosu mu makarna tenceresine, yoksa makarnayı mı sos tenceresine dökeceğine tüm benliğinle tek başına karar verme özgürlüğüne sahipsin. Özgürlüğün senindir, mukayyet ol, sıkı sıkıya sarıl. Bu çok önemli bir noktadır. Benim tercihim makarnayı sos tenceresine boşaltmaktan yanadır. Zira tersini yaptığımda sosa bulanmış iki adet daha kirli tencere yıkamak zorunda kalıyorum. NOKTA) birkaç kez karıştırdıktan sonra afiyetle mideye indirirsin.
Benim en karmaşık yemeğim budur.
Hiç gelemem öyle ince hesaplara, gelişkin ustalıklara dayalı tariflere. Yok bilmem nede şu kadar bekletecek, bilmem ne koklatacaksın. Yok şöyle pışpışlayıp böyle şımartacaksın. Yok malzemeleri kuyumcu terazisinde tartarak koyacak, buğulu gözlerle bakarken bilmem ne dumanında tütsüleyeceksin. Yok hisleninceye kadar haşlayıp biraz okşayacak ve marinaya götürüp getireceksin…
Manyak mıyım, ne işim olur kimya laboratuarında çalışmayı çağrıştırır böyle tariflerle? Bulduğunu doldurursun tencereye, işlem tamamdır.
Şaka bir yana gerçekten lezzetli bir makarna bu.
Uzun yıllar boyunca bir aspirinle bir multivitamin yutmanın gribe çok iyi geldiğine inandım. Üstelik başkalarına da tavsiye ettim… Tedavi saydığım işlemin neye yaradığına dair en küçük şey hatırlamıyorum. Nereden ve nasıl kaynakladığını şimdi hatırlamadığım tamamen dayanaksız bir inançtı benimkisi. Aslında tam bir "İlaç almazsan bir haftada, ilaç alırsan yedi günde kurtulursun" durumu söz konusuydu ama ben iyileştiğime inanıyordum.
Epeydir, bir kırgınlık hissettiğimde, hapşırmaya başlayıp burnum aktığında, kalkıp bol domatesli bol karabiberli bir çorba yapıyor, bir güzel mideye indiriyorum. Ter boşandığında da duşa atıyorum kendimi.
Bugüne dek gördüğüm en etkili tedavi bu.
Hep olduğu gibi çok karmaşık, çok gizli bir roket yakıtı gibi değil benim tarif:
Tencereye 1 kaşık zeytinyağı koyarsın. 3-4 domatesi bir bardak su ilave ederek doğrayıcıda sıvılaştırdıktan sonra tencereye koyar, 2-3 bardak su ilave edersin. Kaynadığında 1 adet tavuk suyu tableti ve 1 Türk kahvesi fincanı arpa şehriye koyarsın. (Tel şehriye veya pirinç de konulabilir, size kalmış. Kimi zaman eğer varsa sarmadan kalma ince doğranmış pazı veya karalahana sapı da katıyorum. Bu durumda sebze kısmını pişirdikten sonra şehriyeleri eklemek gerekiyor) Şehriyeler piştiğinde 1 avuç maydanoz, 1 çay kaşığı tuz ekler bir iki dakika daha pişirirsin. Bundan sonra yapman gereken üzerine karabiberi boca etmektir. Karabiber öyle çok olmalıdır ki, her yanından alevler fışkırabilsin. Eğer kulaklarından fışkıran alevin boyu 10 santimden azsa karabiber yetersiz demektir. Umarım anlatabilmişimdir.
Bu çorbayı içtiğinde duşa girmen kaçınılmazdır.
Sonrası mı?
Kendini iyi hissetmeyen, kırgınlıktan, hapşırıktan, akan burundan kurtulamadığını düşünen gelsin kafama geçirsin o çorba tenceresini.
Gördünüz işte, benim neyim eksik, aşçılıksa aşçılık.
Yani demem o ki, adet yerini bulsun:
Afiyet olsun.
Eyüp Şeker
08/09 Mayıs 2009
.