HİTLER'E DOKUNAN ZENCİ

KULE CAMBAZI

Aşağıladığı ırklardan olan Afrikalılar arasından yalnızca bir tek el Hitler’in çizmesine dokunabilmiştir

Tarihin derinliklerinden iki iz

1936 yılında bir telgraf çekilir Ankara’dan Berlin’e… Telgrafı çeken, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, alan ise Yaşar Erkan’dır… Şu yazılıdır telgrafta: “Kendin küçüksün ama memleket için çok büyük iş yaptın. Artık ismin Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar!..” 11 Ağustos 1936 günü, Berlin Olimpiyat Stadı’nı dolduran yüz bin kişi ayağa kalktığında saatler 16.30’u gösteriyordu… Bu bir saygı duruşuydu… Birincilik kürsüsünde, Grekoromen güreşte 61 kiloda altın madalyayı kazanan Yaşar Erkan sevinç gözyaşları döküyordu… Mutlu, hem de çok mutluydu Yaşar Erkan… Çünkü biliyordu ki, ülkesinin, Cumhuriyet Türkiye’sinin bayrağı olimpiyat oyunlarında ilk kez birincilik direğinde yükseliyor, İstiklal Marşımız ilk kez bu kadar kalabalık bir insan topluluğu tarafından dinleniyordu…

Berlin Olimpiyatları Adolf Hitler’in gölgesi altında yapılmış, ırkçı tavırlar, gösteriler, propagandalar sporun barış anlayışında ağır yaralar bırakmıştı… Uzun atlama yarışında Alman atlet Lutz Long, Amerikalı Jesse Owens’e geçilince Hitler sinirli bir şekilde ayağa kalkmış ve öfkeyle stadı terk etmişti… Bunun nedeni Long’u geçenin bir Amerikalı olması değildi… Hitler’i kızdıran, Owens’in ten rengiydi… Afrika kökenli Jesse Owens, Hitler’in üstün ırkını geride bırakmıştı!..

Oysa, Adolf Hitler’in, tribündeki yerine oturmak için merdivenleri çıkarken yaşadığı bir olay tüm bu yaşanılanların habercisi gibiydi!.. Korumalarının arasında Berlin Olimpiyat Stadı’nın basamaklarını çıkan Hitler birden duraksar… Gazetecilere ayrılan yerden bir el çizmesine dokunmuştur… Bunu yapan gazeteci gülümsese de Hitler yaşadığı bu olaya inanamaktadır… Çizmesine dokunan gazeteci karatenlidir ve bembeyaz dişleriyle gülmektedir!.. Hitler, yerine çıkıp koltuğuna oturduğunda korumalarını azarlar… Tüm neşesi kaçmıştır insan kasabının…

O gün, Hitler’e bu küçük şakayı yapan bir Türk gazetecisidir!.. Türk atletizm tarihinin en büyük isimlerinden olan Ömer Besim Koşalay, olimpiyat oyunlarını gazeteci kimliğiyle takip etmektedir… Afrika kökenli olan Ömer Besim Koşalay, yürümeye beş yaşında başlayacak ve atletizmde cumhuriyet tarihinin ilk rekorlarının sahibi olacaktır!... Hitler’in aşağıladığı ırklardan olan Afrikalılar arasından yalnızca bir tek el Hitler’in çizmesine dokunabilmiş ve iz bırakmıştır… Ne gariptir ki o el de karatenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına aittir!

Direnişimizin sembolü...

1915 yılının 18 Mart’ında, Çanakkale martıları bir daha hiç unutamayacakları, çocuklarına anlatacakları gürültüleri duyarlar… O gün, işgal güçlerinin zırhlı gemilerinden ve Türk bataryalarından yükselen top sesleri tarihin en büyük direnişini haber veriyordu… İngiliz ve Fransızlar, Türklerin elinde son model iki bine yakın top olduğunu rapor ediyorlardı… Oysa elimizde, 82 tanesi savaş gemilerinden sökülmüş sadece 150 top vardı!.. İşgalcileri yanıltan, top namlusu görüntüsü verilerek toprağa gömülen, zaman zaman da ateş ediyor havası yaratsın diye ağızlarına konulan toz barutun yakıldığı yüzlerce soba borusuydu!.. Çanakkale Savaşı’nın yaşanıldığı siperler, bataryalar, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden ilk adımların atıldığı yerler olarak kabul edilir… Sadece Türklerin cephesinde değil, Anzaklarda da bağımsız bir ülke düşü ilk kez Çanakkale’de yeşermiştir… Her yıl on binlerce insan ziyaret eder Çanakkale’yi… Eder de duygulanıp gözyaşı dökenler arasında, direnişimizin sembolü haline gelen topların bir şair tarafından korunduğunu bilen nerdeyse hiç yoktur!.. 1915 yılından tam elli yıl sonra bir savaş daha yaşanılır Çanakkale’de… Bu kez tarih 1965’tir… Maliye müfettişi Cemalettin Seber, teftiş amacıyla iki ay Çanakkale’de görevlidir… Müfettiş Seber, demir tüccarlarının savaştan kalma topları hurda olarak satın almak üzere olduklarını görür… Bir rapor hazırlayarak satışı durdurur… 1965 yılında yaşanılan bu savaşın bir cephesinde hurdacılar, öbür cephesinde ise bir şair vardır!.. Cumhuriyet döneminde yaşanılan bu Çanakkale direnişinin kahramanı olan şairin asıl adı Cemalletin Seber olsa da şiir kitaplarında adını “Cemal Süreya” olarak okuruz!.. Şair Cemal Süreya yalnızca birbirinden güzel şiirleriyle değil, Çanakkale Savaşı’ndan kalan topların hurdacılara satılmasını önlemesiyle de kalplerimizde iz bırakmayı fazlasıyla hak etmektedir.


Sunay Akın
10 Mayıs 2009 Cumhuriyet
.