TÜRBAN DAYATMASI

Nihal Bengisu Karaca

Sabahın yedisine beş var, ama Haydarpaşa Garı gazetecisinde sadece Sabah dağıtım grubu gazeteleri var. Habertürk aldım (300 bin satıyorlar, kutlarım). Gazetenin türbanlı yazarı Nihal Bengisu Karaca’nın “İslamın Şartı 5 mi?” başlıklı yazısının sonundaki feryadına içim burkuldu: “.. bu kızlar çıkıp demezler mi ‘madem hiç de şart değildi bu başörtüsü, o zaman bizi niye yediniz, niye kandırdınız; bıraksaydınız o zaman hepimiz Nazlı Ilıcak gibi olsaydık, derdiniz neydi’ diye. Tamam. Sustum.”

Seslenişi, Fethullah Hoca’nın gayet resmi temsilcisi ve cemaatin “sistem içi bülten”i Zaman yazarı Hüseyin Gülerce’ye. Gülerce, bir AKP destekçisi gazeteye verdiği demeçte, Gülen’e gönderme yapıyor ve “Başörtüsü füruat, yani öncelikli değil, İslamın şartı 5, imanın şartı 6. Burada başörtüsü var mı, yok” diyordu.

Nihal Bengisu, şüphesiz, salt türbanlı kızlar için değil, kendisi için de aldatılmışlık duygusunu yansıtıyor. Ve “İslamın beş şartı arasında türban yok, Kuran’da başın örtülmesini gerektiren bir tesettür emri de yok” diyenlerle (yani bizler) Gülerce arasında fark olmadığını belirtiyor.

Ama Gülerce haklı. Bu haklılığı, bunca yıldır kadınlar üzerinden sahneledikleri politikalarının insan ve kadın düşmanı yüzünü saklamaz. Ama haklı, çünkü “türban takmamak”, “Kelam”da sayılan 12 büyük günah arasında da yok. “Büyük günahlar”ın daha genişletilmiş listesi 76 madde içinde de.(*)

***
Ali Bardakoğlu bile türban için Kuran’a gönderme yapmıyor ve “Müslüman toplumların uygulamalarının ortak paydası”nın yarattığı bir “dini gereklilik” diyor, yani onu bir “gelenek” düzeyine indirgiyor!

Karaca ise kendisi için “Nur Suresi 30. ve 31. ayetleri, Ahzap suresi 59. ayetinin ‘baştan aşağı örtünme’ konusunda yeterince açık” olduğunu belirtiyor. Karaca, bunu Arapçadan mı okuyor yoksa Türkçe yorumlardan mı?

“Baştan aşağı örtünme” yorumunu, sakın, kadınları türbanlama politikasını üretenler uydurmuş olmasın?! Hiçbir şüphe duymaz mı!?

1424 yılında yapılan Kuran’ın ilk Türkçe çevirisinde bile “Ve göstermesinler ziynetlerini, yakaları üzerine bıraksınlar örtülerini” ve yeni çevirilerde “Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar” derken...

Şüphesiz, isteyen kadın örtünür, ama bireysel olarak, yoksa bunu “Kuran’ın emri” olarak topluma dayatmadan!

***

“Türban”lanmayı Kuran emri olarak vazedenler, şüphesiz gerektiğinde bu vaazlarından da yan çizer. Neden acaba?

Karaca, acaba hiç düşündü mü, kadının nasıl yaşayacağı, yaşaması gerektiği konusunda yorum yapanların, “fetva veren”lerin hemen hepsinin neden erkek olduğunu?

Sakın “dinci” erkekler, dini kendileri için bir özgürlük aracı ve alanı olarak kullanırken, kadınları da bu “özgürlük alanlarının nesnesi” olarak görüyor olmasınlar?! Ve türban ile tesettürü, kadınları özgürlük alanlarında tutmak için kullanıyor olmasınlar!?

Erkekler zaten toplumsal, siyasal alanlarda tam egemen.

Acaba, türban yorumu, bu egemenliği kolay yoldan pekiştirmenin aracı mı?

Kutsallıklara sığınarak, kadınların ve toplumun karşı çıkma güçlerini kırmaya çalışıyor olabilirler mi?!

***

Karaca, yazısında, “dinden ve dindarlardan nefret eden” kesimler olarak bizi gösteriyor.

Yooo yanlış; tepeden tırnağa önyargı! Örneğin tanıdığım çoğu insanın ne dinden ne de dindarlardan nefreti var!

Dinlerin, ilk düzen kurucu ve belki de uygarlığı başlatıcı yönü olduğu bile savunulabilir!

Ama bir nefret sözü edilecekse, bu, sahtekârlara, yalancılara, Kuran’ı ve dini kendi politik düşünceleri için; toplumsal, erkeksel, siyasal ve ekonomik çıkarları için çarpıtanlara, kullananlara...

...Kadınları toplumsal hayatın dışında tutarak, onların yaratıcılıklarını, bütünüyle ve her yönüyle alabildiğine dile getirmelerini engellemeye kalkışanlara...

...Böylece uygarlığımızın salt “erkek beyni” ile gelişmesine, insanlık için çok değerli “kadın beyni”ni dışarıda bırakmaya çalışanlaradır...

Karaca, yazısının sonunda diyor ki: “Tamam. Sustum.”

Neden? Tam konuşacak zaman! Özgürce. Korkmadan.


(*) Orhan Bursalı, “Türban, Kadın Sorunu mu Erkek Sorunu mu?”, Cumhuriyet Kitapları, 2008; s.115.


ORHAN BURSALI


10 Mayıs 2009 Cumhuriyet
.