Yalnızca şahsım için değil, pek çok kişi için beladır sanırım evde balık pişirme faaliyetleri. İşte bu sorunsala bir çözüm geliştirdim yıllar önce. Daha sonra bir iki yerde ‘Folyoda balık’ ilanı gözüme ilişecek, aklın yolunun bir olduğuna inancım iyice güçlenecekti.
Yemek işlerine bulaşan herkes bilir, balık pişirmek derttir, hem de büyük derttir. Izgara neyse de, tava yapmak, öf ki ne öf... Mutfak batar, bulaşık kıyamet.
İşin bir de satın alma boyutumsusu var. Palamut lüfer gibilerde satın alma sorunsalı yok, temizletirsin gözüne kestirdiğin büyüklüktekini, afiyetle götürürsün. Amma ve lakin tek kişisin, bir oturuşta 1 kg hamsiyi, istavriti, tekiri yiyecek halin yok, en çoğu yarısını indirebilirsin mideye. “Usta şuradan 300 gram hamsi temizlesene” dediğinde, kafana huniyi yerleştirip süpürgeyle kovalarlar.
Aldın 1 kg, yarısını indirdin mideye, kalanları buzluğa atsan, canın çektiğinde çözülmelerini beklemek ayrı dert…
Ne etçez peki, yemicek miyiz denizin kuru fasulyelerini! Ne demek, öyle bir yicez ki!
Nasıl mı, şöyle:
Ayıklatırsın 1 kg hamsiyi, geçersin mutfağa. Önce kaça böleceğine karar verirsin, ardından çıkartırsın alüminyum folyoyla pişirme kağıdını.
Buraya dikkat; alüminyum erken bunama yaptığından balıkları folyoya değil pişirme kağıdına dizeceksiniz. 150 yaşına kadar yaşayacağımdan, erken yaşta, yani seksende yüzde bunamak istemiyorum. Bu konuda çok hassasım yani. Şakayı bir kenara bırakalım en iyisi, fırın kağıdı hem daha sağlıklı hem de yapışmıyor, bir de folyo gibi çabucak delinmediğinden akıp sızmalar engelleniyor. Yüzgeç saldırılarına karşı da zırh yani...
Yaptığım şu; balıkları yerleştireceğim yüzeyin iki katı boyunda kestiğim folyonun üstüne fırın kağıdını koyup balıkları diziyorum, folyonun boşta kalan diğer yarısını defter gibi üstüne katlıyorum. Ardından açık kalan 3 kenarı katlayarak kapatıyorum. İşlem bitmiştir.
Örneğin palamut; ortadan ikiye böldürüyorum, birini düz birini ters olarak yan yana koyup folyoyu kapatıyorum. Hepsi bu.
Lüfer, babadır ilişilmez, fazla iriyse en çoğu kuyruk yüzgecini kestirirsin, gövdeyi çaprazlama yatırır, kapatırsın folyo zarfı.
Denizin kuru fasulyelerine gelirsek: Diyelim 1 kg hamsi aldık, 3 öğün yapacağız. 3 tane folyolu pişirme kağıdını hazır edersin, hamsileri dizersin güzelce, gerektiğini düşünürsen hafif zeytinyağı gezdirdikten sonra kapatır, zarf haline getirirsin.
Bir tanesi o gün indirilecek mideye, kalan ikisini sonraya bırakacaksın ya, koyarsın naylon poşete, atarsın buzluğa. Canın çektiğinde çıkartır, atarsın tost makinesinin üstüne. Evet, yanlış duymadınız, tost makinesi ama son dönemlerde doğrudan çeviri hatasıyla kast edilen ekmek kızartma makinesi değil kesinlikle. Bildiğimiz tost makinesi, kaşarlı, sucuklu, yengen muhabbeti hani. Son günlerde filmlerde belgesellerde bildiğimiz ekmek kızartıcısını ısrarla tost makinesi yapanlara kafa atmak istiyor insan. Filmde karşınızda işte, görmüyor musunuz, nesi tost makinesi! Sizi gidi kafa atılasıcalar sizi.
Evet ne diyorduk, tost makinesinde pişiriyorum ama her çeşit ızgarada pişirilebilir tabii ki. Akıp sızma ihtimaline karşı tost makinesi boyutuna uygun folyodan yaptığım bir tepsinin içine koyuyorum balık zarfını ki, tost makinesi temizliğiyle uğraşmayayım, akan sızan folyo tepside kalsın, başka yer kirlenmesin.
Önce yüzüstü yerleştirip 10-15 dakika sonra alt üst ederek çeviriyorum balık zarfını ve bir kürdanla 2-3 delik açıyorum ki, şiştiğinde zarf patlamasın, içerdeki buhar kaçmasın, balıklar kurumasın. Balığına göre bu durumda 20-30 dakika daha pişirmek yetiyor. Deneyimlerle öğrendiğim sürelerin bitimine doğru folyoyu biraz aralayıp pişme durumuna göz atıyor, sürdürüp sürdürmemeye karar veriyorum. Tabii ızgaradan ızgaraya fark edeceğini unutmamak gerekiyor. Buzluktan çıkanla taze olanın pişme sürelerinin farklı olacağını da…
Ondan sonrası mideye indirmece...
Bu yöntemin en iyi yönlerinden biri, pişirme aşamalarında kesinlikle elin balığa değmiyor, ilk günkü zarflama işlemleri sırasında olup bitiyor bütün pasaklı işler. Zarfladıktan sonra tek yapman gereken, buzluktan çıkartıp ızgaraya yerleştirmekten, kestirdiğin süresi gelince de alt üst edip 2-3 delik açmaktan ibaret.
Bu alt üst etme işlemi, balık zarfı şişmeye başlamadan hemen önce yapılmazsa, şişen zarf içinde karışıp tortop olabiliyor balıklar.
Şimdilerde hasret kaldık, lüferin bol olduğu yıllarda 7-8 tane alıp zarflayarak buzluğa atmışlığım çoktur. Canın çektiğinde ızgaranın üstüne atmak müthiş keyiflidir…
Bir konuyu daha detaylandırmak gerekiyor sanırım. Folyo genişliği 30 cm, pişirme kağıdınınki 37 cm. Ne etçez, nasıl uydurucaz? Kolay, birini enine, birini boyuna kullanacağız.
Şöyle:
Pişirme kağıdının boyunu, folyonun eninden 2-3 cm daha kısa şekilde keseceğiz önce. Ardından folyonun boyunu, pişirme kağıdının eninden 2-3 cm uzun keseceğiz. Folyonun fırın kağıdından büyük olması sebepsiz değil, kenarlardan taşan kısımlar katlama payları. Kağıt boyutunda olsaydı folyo, katlanmazdı, çünkü kağıt kıllık yapıyor, sen katladıkça açılıyor, katlanmamakta direniyor. Çaktınız köfteyi di mi!
Bundan sonrası balıkları dizme faslı. Fırın kağıdının yarısını kaplayacak şekilde yerleştiriyoruz balıkları, tuzu yağı tamam edeceksek ediyoruz, sonra kağıdın diğer yarısını üzerine kapatıp folyonun kenarlarını katlıyoruz. Böylece tamamen kapatılmış bir zarfımız oluyor. Kenarları önce bir kez katlıyoruz, katladığımızın yarısını kendi üstüne bir daha katlıyoruz ki, mühürlensin, hemen açılmasın.
Evet budur işte, akmadan kokmadan bulaşmadan balık yemenin yöntemi.
Bütün bunlardan sonra diyorum ki, kafaya takılan durumsallara çözümseller geliştirmesek, sorunsallarla dolu bu komik ve aptal dünya hiç çekilmez.