GÜDÜCÜLER ÇILDIRMIŞ OLMALI

21 Temmuz 2011 / 22.07.2011 13:52


Şarlatanlık, dolandırıcılık neden serbest?

Bilen var mı?

Biri bizi aydınlatır mı?

Hiç sanmam.

Güdücülerin hikmetinden sual etmek koyunlara mı kaldı ki aydınlanalım!

Ellerinde iddialarını destekleyecek bilimsel hiçbir veri ve vaka yokken aleni şekilde ‘Hastalığa çare’ ifadeli reklamlar yapan şarlatanlardan söz ediyorum.

Şarlatan olmakla kalmayıp hastaları kandırarak servet yapan dolandırıcılar bunlar.

Ama hepsinden vahimi, gazete manşetleri dahil her ortamda bu aldatıcı reklamları rahatça yapmalarına ve birtakım suları akıl almaz fiyatlarla pazarlamalarına izin verilmesidir. Oysa “Böylesine iddialı ifadelerle reklamını yaptığınız bu sıvıların tedavi ediciliğine dair hangi gerekçelere sahipsiniz?” diye hesaba çekilmeleri ve yaptıkları şarlatanlıksa şarlatanlığın, gerçekse gerçeğin ortaya çıkartılması gerekiyor.

Ve zaten Dünyayı sarsar ‘Diyabete son’ kesinliğiyle yapılan reklamlarındaki iddiaların gerçekliği.

Ama yok, yapamazlar. O iddialı tanıtımların detayına inildiğinde, ancak “Bilimsel araştırmalar sürmektedir. Yakında duyuracağız” türünden açıklamalar yapabildikleri görülüyor. Ve hiçbir şeye aldırmaksızın satmayı sürdürmektedirler saçmalıklarını soytarı dolandırıcılar.

Her zaman karşılaşılır şarlatanlarla. En iyi örneklerden biri, çaresiz kanser hastalarına şişeyle Selenyum satıp ölümlerine sebep olan o cahil fırsatçıdır. Neymiş, kanser ilacında Selenyum olduğunu görmüş. Bütün bilgisi bundan ibaret, ne Selenyum’un çok zehirli olduğunu, ne de ilaçlarda her türlü maddenin kullanılabileceğini ama bunların miktarının mikrogram, hatta çok daha az düzeyde olduğunu, bir ilacın geliştirilmesi için çok ileri bilgi düzeyine sahip bilimcilerin onlarca yıl araştırma yapması gerekebileceğini, çoğu kez sonuç alınamayan çalışmaların çöpe atılabileceğini biliyor. En ölümcül zehirlerden birini doldurmuş şişelere, çaresiz hastaları öldürerek para kazanıyor.

Hangi birini sayasın.

Ve eskiden gizli saklı yapılırdı böyle dolandırıcılıklar, şimdi ise aleni.

Gelelim günümüz şarlatanlarına.

Böyle bir ihtimali akıl almaz ya, düşünmek bile istemiyor insan; hadi diyelim akıl tutulması yaşandı ve plasebo etkisi düşünülerek göz yumuluyor gıda izniyle pazarlanan ne idüğü belirsiz bu ilaçlara. İyi de, umut peşindeki insanlara sattıkları minicik şişelerin her biri birer servet değerinde. Böylece edindikleri servetler ne olacak? Burada büyük rant söz konusu, paylaşımı bir yerlere uzandığı için mi göz yumulmaktadır?

Geçelim bir kalem; bitkilerin zarar vermediği mi zannedilmektedir? Kullandıkları bitkilerin diğer etkilerini araştırmış mıdır servet edinmekle meşgul fırsatçı icatçılar? Her bünyenin her maddeye farklı tepki verebileceğini bilmeyeceklerini düşünmek dahi istemiyor insan. Çoğunlukta sorun yaratmayan çok sıradan bir maddenin, kimilerinde ölümcül alerjik sonuçlar doğurması sır mıdır. Bitkileri zararsız sanacak kadar cahil olabilir mi, sıfatında doktor, eczacı falan yazan şahıslar? O zaman nasıl pazarlayabilmektedirler şarlatanlıklarını!

İpin ucu öylesine kaçmış durumda ki, çıkıyor bir aklı evvel “Bir ilaç buldum, Her Derde Deva, annemin böbreklerini tedavi ettim, türlü hastalığa çare… Bu bitkiler Kuran’da geçiyor.” diyor ve alkışa boğulmakla kalmıyor, haberi dört bir yanda yayınlanarak yer gök inletiliyor.

Kimse de çıkıp “Be aklı evvel, anneni tedavisinin HDD dediğin sıvının eseri olduğunu nereden çıkartıyorsun? Bilmiyor musun, insan yaşamını etkileyen sayısız değişken söz konusudur. Soluduklarından, yediklerinden, içtiklerinden, güneşten, gölgeden ve ve ve herhangi birinin ama en önemlisi herhangi bir dış etki söz konusu değilken kendi bünyesinden kaynaklananların, örneğin rahatsızlık sürecinde aktifleşen bir genin bu iyileşmeyi sağlayabileceğini? Hangisi olduğunu nereden biliyorsun, diğerlerini eledin de elinde sadece HDD’en mi kaldı? Sen ne biçim bilimcisin? Elinde başka sonuç, iyileştirdiğin ikinci bir hasta var mı? Kuran’da bu bitkiler için ‘Böbrekleri tedavi eder’ mi yazıyor? Başka bitkiden söz edilmiyor mu? Anneni neden hurmayla veya zeytinle tedavi etmedin? Sayısız etkenin söz konusu olduğu aynı süreçte HDD dediğin sıvıyı vermek dışında elinde hangi gerekçe var? Pek çok etken söz konusu, onları eledin de geriye bir tek Her Derde Devan mı kaldı? HDD dediğin sıvıya umut bağlamaya kalkan hastalarda nelere sebep olacağını hiç düşünmüyor musun? Düşünmüyorsan neden onca yıllık tıp eğitimini aldın, neden dirsek çürüttün? Hipokrat yemini etmedin mi, sen ne biçim hekimsin?” demiyor.

Daha doğrusu diyemiyor.

Öyle korkutuldu ve sindirildi ki insanlar, en akıl almaz akıl yitirmelerinde dahi kimse sesini çıkartamıyor.

Ve ortalığa şaklabanlar salınıyor.

Evet, şaklabanlar.

Evet, şaklabanlıktan öte hiçbir anlamı olmayan işler kotaran şarlatanlar bunlar.

Evet, elinde iddiasını kanıtlayacak hiçbir gerekçe olmayanlar, en hafif tabirle, şarlatandırlar ve umut arayışındaki çaresiz hastaların hem sağlıklarını hem de paralarını çalmaktadırlar.

Önemli mi şarlatanlıklarını bilip bilmemeleri!

Akıl ve bilimin denetiminden geçmemiş HDD’sinin veya bilmem nesinin şarlatanlık olduğunu bilmemesi neyi değiştirir?

Ama umutla HDD’sine koşanlar için çok şey değişecektir.

Belli, önce kendi içmiş Her Derde Deva’sından ve de zekasını muazzam şekilde uçurduktan sonra annesini tedavi etmiş. Eğer HDD’sini içip uçmasaydı bilirdi, her türlü ilacın kullanıma sunulmadan önce hangi aşamalardan geçmesi, hangi araştırmaların yapılması gerektiğini. HDD’sini içince zıplayıvermiş dahiliğin en ileri aşamasına ve HDD’sini kapıp tedavi dağıtmaya başlamış.

İşte böyle bir uçuğun reklamı yapılmaktadır yer gök inletilerek.

Zakkum araştırması neden yıllardır sürmektedir ABD’de? ‘Etkili mi, etkiliyse içindeki hangi madde veya maddelerin bileşimi bu iyileştiriciliği sağlamaktadır. Yan etkileri nasıl engellenir?’ gibi araştırmaları niçin yapılmaktadır? Para kazanmayı bilmeyen kafasızlar olduklarından mı!

Doğrudur, bitkilerin birçok tedavi ediciliği barındırdığı. İnsanlık tarihi boyunca bilinen bu özellik için günümüz bilimcileri her zamankinden daha yoğun şekilde incelemektedirler doğayı. Ama ciddiyetsiz, sorumsuz adımlar atmamaya ve sorumsuzlukları engellemeye özen göstererek.

Çünkü doğa yaşam ve ölüm dengesiyle ayakta durmaktadır. Bunun açık anlamı, ölümcül etkiler kadar yaşam sunanlar da olduğudur. Yaşamın ve evrimin gereği budur. Ne tek başına yaşam, ne de sadece ölüm var olabilir. İnsan ise, en başından itibaren yaşamsal olanlar kadar ölümcül olanları da öğrenmeye çalışarak bugünlere gelebilmiştir.

Ve şarlatanlıkların, soytarılıkların bedelinin ağır ödendiğine dair sayısız dersler çıkartmıştır insan aklı.

Bu gerçeği görmezden gelenleri sorumluluğa davet etmek ise sorumluluk sahiplerine verilmiştir. Eğer sorumluluklarını yerine getirmiyorlarsa, insan yaşamlarıyla oynayan şarlatanlardan daha fazla suçludurlar, bu şarlatanlıklardan.

Aklınız başınızda mı!

Öyle görünüyor ki değil.





Eyüp Şeker