BİR BECERİKSİZİN MARİFETLERİ

BAŞKANIN İŞ BİLMEZİ BOZKIRA DENİZ GÖTÜRÜR


İnsan dahilikten nasibini almamış beceriksiz olmaya görsün, tutar Eskişehir’e deniz götürür, yetmez deyip kenarına da kalyon kondurur.

Beceriksiz işte, yapamıyor kurnametro, gömemiyor LCD, ağacı kesip dikemiyor demirleri, gidiyor plaj peydahlıyor, yemyeşil parklar yapıyor, kenarına da kalyon konduruyor, sağı solu heykelle doldurup şehri kültür sanata boğuyor.

Be hey beceriksiz, be hey cahil, neden eski köye, o Eskişehir’e yeni adet getirirsin? Yok mudur başka işin. Git LCD göm, ormana villacıklar dik, milyonları iki gün ömürlü lalelere akıt, ağaçları kes demir dik, her yeri beton kapla, asfaltsız karış bırakma, şehri gökdelen ve AVM manyağı yap.

Seni gidi kendini bilmez, işten anlamaz işgüzar, nereden akıl edip yaparsın bu tuhaf işleri? Bozkırda plaj nerede görülmüş? Başka işin yok mudur? Hele o kalyon nedir öyle? Gondollar falan ne demek oluyor? Deli misin be hey cahil?




Kalyon dediğin betondan yapılır, içi de dükkanla mağazayla dolu olur. Bu nedir böyle? İnsanlar görecek de ne olacak bu garabeti?

Her tarafı yemyeşil yapıp neden rahatsızlık yaratırsın! Gidip ormanları yok etsene! Her yeri betonla kaplasana! İnsanları neden börtü böceğe yem edersin? O yeşillikler böcek demek, kuş demek, vahşi hayvan demek. Hemen kapla oraları betonla, donat yüzme havuzlu villalarla, pembe yahut siyah mermerle/granitle kaplanmış heyula binalarla.

Ne biçim belediye başkanısın!

Belediye başkanı dediğin her tarafı betonla kaplar, apartmanla villayla doldurur, şehri asfalt manyağı yapar.

Bilmez misin yurdum milletinin yeşilden rahatsız olduğunu, söylemedi mi kimse sana ağaçlardan haz etmediğini?

Nedir o her taraf yemyeşil, ortasındaki su da masmavi. Su dediğin açık kahverengi olur, siyah olur, şehrin ortasında mavi su olduğu nerede görülmüş!


Be hey kendini bilmez, belediyecilikten anlamaz cahil, hemen git o yeşillikleri betonla kapla, o çirkin kalyonu da sobalık odun yap, garip gurebayı sevindir. Hem de derhal. Beceremiyorsan gel yurdum İstanbul’una, git daha da bahtı kara Ankara'ya, öğretsinler iki dakikada işin inceliklerini.

Ne demişti büyük devlet ve hükümet adamı Beydağlarını kaplayan ormanları göstererek? "Bunların ne faydası var" demişti değil mi? Der demez gazyağı tenekesiyle kibriti kapan dalmıştı gözüne kestirdiği ormana. İşte o zaman çağ atlatılmıştı memlekete. Sana kimse söylemedi mi büyük devlet ve hükümet adamının bu eşsiz fikriyatını!

Be hey cahil, be hey kendini bilmez, be hey dünyadan habersiz beceriksiz, ne yapmaya çalışırsın? Hemen o yeşillikleri, o çirkinlik abidesi plajı yok ederek tez elden çağ atlat başında bulunduğun Eskişehir'e.

İnsanları hasta edip yataklara düşürmek mi istersin? Nedir derdin? Bilmez misin yurdum milletinin yeşile maviye doğaya alışkın olmadığını? Amacın nedir, toptan yok etmek mi istersin yurdum Eskişehirlisini? Orada kalsa iyi, bir de bu yeşillik mavilik salgını tutar bütün memlekete yayılırsa ne yapar yurdum etkili yetkilileri? Nasıl engel olurlar bu dehşet verici salgına?

Be hey kendini bilmez, işten anlamaz cahil, amacın nedir? Neden gecekonduyla kaplamazsın çirkinleştirip durduğun Eskişehir'i? Bu ne biçim şehircilik anlayışıdır? Her karışına binalar dikip sokaklarından lağımlar akıtmak yerine neden böyle tuhaf şeyler yaparsın?

Be hey haddini bilmez cahil, neden ahlak zabıtalığı yapmaz, gençlerin küpesiyle saçıyla eteğiyle bluzuyla uğraşmaz da gider böyle acayiplikler peydahlamaya çalışırsın? Senin işin din iman faaliyetlerine kafa yormaktan ibaret değil midir? Belediyeci dediğin din iman ahret işleriyle uğraşır, kaçak Kuran kursu yapılacak yer gösterir, imar planlarının ve yasaların arkasından nasıl dolaşılacağına kafa yorar. Ya sen ne yaparsın? Ha babam de babam kaldırım, yol, park, soluk alınacak yer, dinlenilecek alan... Aklından zorun mu vardır be adam. Ne demek oluyor bu bozkırın ortasındaki plaj, yeşil parklar ve başka başka tuhaflıklar, her adımda heykeller? Amacın nedir, milletin canına neden kast edersin?

Yurdum milleti asfalt üstünde yapar pikniğini, seyreder uzaktan denizini, helallikler alıp görür şehrin göbeğindeki otoyolların karşı tarafını.

Sen şimdi yürünebilir kaldırımlar falan da yapıyorsundur. Beklenir senden böyle akılsızlıklar. Kaldırım ne demektir efendi; her şey her yer otomobiller için değil midir? Kaldırım ne işe yarar, karın mı doyurur? Be hey cahil, yoksa yürünebilir kaldırımlarda mı yaptın yurdum Eskişehir'ine? Korkarım sen şimdi bisiklet yollarıyla da donatmışsındır her tarafı! Be hey cahil otomobil denen medeniyet aracından haberin yok mudur? Şehirler onlar için değil midir? Nedir bu düşmanlığın güzelim bozkırın Eskişehir'ine? Bu kadar mı nefret kaplamıştır içini, neden yaparsın bunca kötülüğü şehrine?

Beton denen şeyi bilmez misin?

Asfaltın ne işe yaradığından haberin yok mudur?

Kimse söz etmemiş midir yağmur duasından sana?

Hal böyleyken o yeşiller neyin nesidir öyle, mavi su da ne demek oluyor?

İki damla yağmur yağdığında sel de götürmüyordur senin şehrini!

Bu nasıl iştir, bu ne biçim kafadır?

Be hey servet düşmanı, ne faydası vardır o parkların, tuhaflık abidesi plajın, sağdaki soldaki heykellerin, bal döküp yalanacak sokakların?

Satsana şehrin en iyi yerlerini petrodolarlarıyla dolanıp duranlara, diktirsene her yere gökdelenler, çoktan iflas etmiş altyapıya yüklesene kat be kat fazlasını. Karın mı doyurur senin bu yaptıkların?

Paran kadar konuş demedi mi kimse sana? Denmediyse bilesin an meselesidir, dikilecektir karşına durmak yok diyenler, çağ atlayıcılar, paraya tapılması gerektiğini öğretecek iş bitiriciler.

Otur hemen hazırla sit alanlarının imar izinlerini, haritalarda kaydır fay hatlarını, derhal attır su havzalarına kooperatiflerin temellerini, tarihi kalıntıların üzerinde yükselt lüks otelleri, bina yapılamaz denen heyelan bölgelerine doldur gökdelen kılıklı siteleri.

Paran kadar konuş derler sonra, morarır kalakalırsın.

Bak söylemedi deme…

Ben de söylemeyecektim ama cahil iş bilmezin biri olduğunu görünce acıdım söyleyeyim dedim.

Hemen düzelt o şehri. Nasıl yapılacağını bilmiyorsan git göstersin sana Başkentin başına yapışıp kalmış olan, kaldırmazsa miden gel yurdum İstanbul'una, buna da dayanamazsan git gidebildiğin dört bir yana, o saniye yardımcı olacaklardır sana.

Çünkü yurdum aittir artık bu iş bitirici çağ atlatıcılara.



Eyüp Şeker
19 Temmuz 2009
.