RASTLANTISAL TESADÜFLER, TESADÜFSEL RASTLANTILAR

KİMİN BABASININ BAVULU?

Şair-yazar Osman Namdar,1973 doğumlu öykü yazarı Cem Uçan’ın 2006 Eylül ayında yayımlanan “Boşluğun İzinde” adlı kitabında yer alan “Bir Sürü Kadınlı Yıllar” adlı öyküsünün “Bugün babam öldü” tümcesiyle başladığını aktarıyor:

“Kahramanı Murat’ın babası, Murat daha dokuz yaşındayken evden ayrılmıştır. Bir gün telefonla babasının öldüğü ve bir kutu-valiz bıraktığı söylenir Murat’a. Babasını en son otuz iki yıl önce görmüştür ve öykü de, kırk bir yaşındaki kahramanımızın valizden çıkan mektupları okuması ve okurken sık sık çocukluğuna dönmesiyle sürer.”

Osman Namdar, Orhan Pamuk’un 2006 Aralık ayında Stockholm’de yaptığı Nobel konuşmasının başlığının da “Babamın Bavulu” olduğunu anımsatıp diyor ki:

“Orhan Pamuk’un babasının bavulu ile Cem Uçan’ın öyküsündeki Murat’ın babasının valizi hemen hemen aynı metindir.”

İnanmayan, Osman Namdar’ın “Sincan İstasyonu” dergisinin temmuz sayısında yayımlanan yazısına bakar.


TARAF

“Taraf” adını, şimdiki ortalık karıştırıcı Taraf gazetesinden önce kim mi kullanıyordu?

İBDA-C kullanıyordu.

İBDA-C’nin 90’lı yıllarda çıkardığı haftalık derginin de adı Taraf’tı...

Taraf’ın tarafı epeydir belli yani.


Işık KANSU
http://www.cumhuriyet.com.tr/?PHPSESSID=c00f29e2b241bd016c09d99e712591b1&im=em&xl=empopup&em=cu/cumhuriyet/w/c1805.html





İlhan SELÇUK

RTE'NİN ÖNGÖRÜSÜ !..

Türkçede ‘laf’ var, bir de söz var, bu ikisi hem birbirine çok yakın, hem birbirinden çok uzak...

Dün Ahmet Tan’ın köşesinde okudum, Başbakan RTE 25 Haziran 2004’te demiş ki:

“- Genelevleri kapatmak gerekiyor; ben arkamdan kimseye ‘karı sattırıyor’ dedirtmem...” (Cumhuriyet, 3 Temmuz 2009)

Şimdi bu laf mı söz mü?..

Laf...

Çünkü söz olsaydı bugün Türkiye’de resmen ‘karı satılmazdı’.

RTE’nin başka lafları da var, en meşhurunu çok iyi biliyorsunuz, bir kez daha yineliyorum:

“Camiler kışlamız..

Kubbeler miğferimiz..

Müminler askerimiz..

Minareler süngümüz...”

Ancak Başbakan’ın bir başka deyişi daha var ki artık sözden lafa dönüştü...

Nedir o?..

*
Başbakan tüm dünyayı altüst eden ekonomik kriz için ne demişti:

“- Bize teğet geçecek...”

Çevreden uyarmışlardı:

- Yapma, etme, gerekli tedbirleri alalım, sonra çok kötü olur...

RTE lafını yineledi:

- Bize teğet geçecek...

Başbakan’ın söylediği laf değildi, RTE “Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük” diyordu...

Aklı başında olan zevat-ı kiram elbirliğiyle RTE’yi uyarmaya çalıştılar; ama, nafile; bizimki yineliyordu:

- Kriz bize teğet geçecek...

Herkes bu kez düşünmeye başladı:

- Canım koskoca Başbakan atıp tutar mı?.. Elbette bir bildiği vardır...

- Peki, kriz Türkiye’ye teğet mi geçecek?..

- Geçebilir...

*
Başbakan RTE söylediği sözün arkasında duruyordu...

Söylediğine inanıyor muydu?..

İnansa bir türlü...

İnanmasa bir türlü...

Ülke ve ahval-i âlem karşısında kendisini bağlamıştı...

*
Sonra ne oldu?..

Türkiye dünya ekonomisinde birdenbire kriz rekoru kırdı...

Bu yılın ilk üç ayında ekonomimiz yüzde 13.8 oranında küçüldü... Sonucu öteki göstergelerle birlikte ele alınca ortaya bir felaket tablosu çıkıyordu...

RTE şimdi ne yapacaktı?..

Peştamalı beline sarıp göbek mi atacaktı:

- Teğet de teğet.. Teğet de teğet...

Zıpkını yemiştik...

Ama herkesten ve her şeyden önce RTE ve AKP’nin ileriyi ne kadar gördüğü ortaya çıkmıştı...

*
AKP ekonomide foslamıştı...

Siyasette ne olacaktı?..

Ekonomide gümbür gümbür gelen krizi göremeyen RTE, siyasette neyin olup biteceğini önceden görebilir miydi?.. Siyasetteki öngörüleri de yıkılacak mıydı?..

Sorunun yanıtını siz verin...

Siyasette krizi bizzat RTE-AKP-FETO ortaklaşa yaratıyorlar...

Ekonomide kriz teğet geçecekti...

Siyasette de teğet mi geçecek?..

Yoksa bu krizi yaratıp pompalayanları ezip mi geçecek?..