ELDEKİ BİLGİ ELDE DEĞİLSE

SAHİP OLDUĞUNA SAHİP OLAMAMAK

Birkaç yıl önce sokağımızın ana elektrik kablosu yandı. İdareden gelen teknisyenler kablonun yanan kısmını kesip çıkarttı ve ek yaptılar. Her şey normal gibi gözükürken elektrik verildiğinde kızılca kıyamet koptu. Bütün binaların giriş kabloları çatır çatır yandı, evlerdeki elektrikli aletlerin pek çoğu arızalandı, buzdolapların motorları yandı. Daha sonra anlaşıldı bütün bunların nedeni… Onarımı yapan teknisyen yanan bölümü çıkartıp kabloya parça eklerken uçları yanlış bağlamıştı. Hem de ne yanlış… Öyle vahim bir hata yapmıştı ki sokaktaki binalar yanıp kül olmaktan ucuz kurtulmuştu. Daha da vahimi birilerini elektrik çarpmasıydı. Neyse ki o sırada buzdolabına çamaşır makinesine dokunan çıkmamış ve kömürleşmemişti. Çünkü sivri akıllı teknisyen fazları yanlış bağlamamış toprağa fazı bağlamıştı. Dolayısıyla da topraklamalı cihazların hepsinin dışına elektrik vermişti. Konuyu açmak gerekirse; bina giriş kabloları trifazedir, yani biri toprak diğer üçü faz olmak üzere 4 uçludur. Teknisyen öylesine bilgisiz olmalı ki toprağı üç fazdan birine, o fazı da toprağa bağlamış ve bütün binaları ana kablolarının çatır çatır yanmasına sebep olmuştu.

Böyle onarımlar sonrasında faz uçlarının değişmesiyle özellikle su pompalarının ters çalışmasına ve su basmak yerine emmek yüzünden kaloriferin ısıtmadığına daha önce tanık olmuştuk ama ilk kez böylesine vahim bir hatayla karşılaşıyorduk. Fazlar değiştiğinde çok sorun olmuyor, en fazla motorlar tersine dönüyor ama fazla toprağı değiştirmek cinayete teşebbüsten başka şey değil. Kalorifer pompaları ve hidrofor trifaze… Fazlar değiştiğinde motorlar ters dönüyor. Oysa toprakla bir faz değiştirilirse motor çalışmazken dışına elektrik verilmiş oluyor, dolayısıyla da binanın bütün kalorifer tesisatına radyatörlere borulara… Dokunan yandı…

Diğer taraftan dairelere giden elektrik monofaze. Yani, bina girişindeki 3 fazdan bir tanesi ve bir de toprak gidiyor dairelere. Ancak toprağa da faz bağlandığında bazı dairelere giden elektrikte toprak olmazken iki adet faz oluyor. Bunun diğer anlamı da topraklamalı cihazlara dokunmanın dönüşsüz adres değişikliği yaratabileceğidir.

Amacım bilgiçlik taslamak değil, bilgim daahilinde kendimce konuyu anlaşılır hale getirmek. Neyse, bunları anlatmamın nedenine geleyim. Yine bir onarım sırasında sokakta çalışan idare teknisyene “Neden kablolarda renk birliği yok. O taraftaki kablo kırmızı sarı siyah yeşil, diğeri mavi kahve siyah beyaz…” deyip daha önce yaşadığımız o olayı anlatmış ve “Eğer kablolarda renk standardı olsa bu tür yanlışlara düşülmez, hasarlar oluşmaz” diye eklemiştim. Verdiği cevap “Her şeyi biliyorsun değil mi?” oldu. Mümkün mü, hem niye ve nasıl bileyim her şeyi, yalnızca işe yarayabileceğini düşündüğüm fikrimi anlatıyorum dememin yararı yoktu. Kapadım çenemi…

Bu anlayıştakilerin düzgün iş yapması mümkün mü? Özel çaba gerektirmeyen çok basit bir anlayışı yerleştirerek rahatlamak belli sorunlara engel olmak mümkünken terslenerek had bildiriyor, ukalalıkla suçluyor…

Oysa biri çıkıp kablo üreticilerine “Aranızda anlaşın ve aynı renklerde üretim yapın. En incesinden en kalınına sadece bu renkleri kullanın. Dert açıyor bela getiriyor bu anlamsız rengarenk durum…” dese sorun çözülecek. Çözülecek de bunca iş güç arasında kim çıkıp bunu söyleyecek…

Neden mi bu olayı anlatıyorum? Çünkü bir süre önce aynı anlayışsız kafalarla boğuştum. Bir internet alışveriş sitesinden 4 parçalık alışveriş yaptım. Ödeme işleminden sonra kargo aşamasında beklerken “Hazır olan ürününüzü kargoya vermemizi isterseniz şurayı tıklayın” mesajı çıktı karşıma. İstemedim, çünkü kargoyu bölmek ve birden fazla kargo beklemek istemiyordum. Hepsi tek seferde gelsin diye düşünüyordum. Çünkü gelip bulamadıklarında “Gelip kargonuzu şu şubeden alın” notu bırakıp gidiyorlar. Bununla uğraşmak istemiyorum deyip tıklamadım. Hepsi bir seferde gelir en fazla bir iki gün kargo beklerim diye düşünüyordum. Benim ne düşündüğüm kimsenin umurunda değilmiş meğer. Bir de baktım “Hazır olan ürününüz kargoya verilmiştir” mesajı geldi. Madem bana sormadan gönderecektiniz neden hazır olanları gönderelim mi diye soruyorsunuz demedim, kıstım sesimi, çektim sineye. Yetmezmiş gibi bir gün sonra ikinci hazır olan da kargoya verildi. Ertesi gün son iki parça ürün de kargolandı. Her seferinde “Hazır olan ürününüzü kargoya verelim mi?” uyarısı çıkıyor ama onay vermememe rağmen gönderiliyordu. Yine kıstım sesimi, oturdum satın aldığım 4 parçanın 3 ayrı paket olarak gelmesini beklemeye başladım.

Başladım “Ha geldi, ha gelecekler, bugün gelmedi yarın gelir…” nöbetine. İlki ve üçüncü paket iki gün arayla elime geçti ama ikinci sırada kargoya verildiği söylenen paket ortalıkta yok. Sitedeki her bir gönderi işleminin altında “Kargonuzla ilgili bilgi almak için burayı tıklayın” yazılı yeri tıkladığımda farklı günlerde ayrı ayrı kargoya verilmelerine rağmen diğerlerinde de hep ilk paketin bilgisi çıkıyor karşıma. Bu durumu siteye bildireyim dedim. Suratıma çarpar gibi zaten gördüğüm kargo bilgisini gönderdiler siteden. Bunları görüyorum ama gönderdiğiniz diğer 2 paketle ilgili bilgi alamıyorum. Kargo firması da bizde böyle bir paket yok diyor demem hiçbir işe yaramadı, aksine terslenir tavırlarla karşılaştım. İşin ilginç tarafı ne demek istediğimi bile anlamaya çalışmıyorlardı. Gönderdik ya halleriyle karşılaşınca kestim sesimi beklemeye başladım. “Kargo gelecek, bir yere gitmeyeyim… Kapıyı açamam, aman zili duyamam, yetişemem…” halleriyle kargo nöbetindeyim.

Bekle ki kargo gelecek. Siteye yazıyorum, her seferinde hiçbir işe yaramayan o ilk numarayı veriyorlar ama bir dövmedikleri kalıyordu. Bir iki kez gönderdiğim “Satın aldığım ürün gelmedi. Lütfen ilgilenir misiniz!” mesajlarıma bile cevap vermemeye başladılar. Özetle paramla dayak yiyordum. Yürü git, seninle mi uğraşacağız tavırlarıyla karşılaşmaktan illallah deyince şikaayet mekanizmasına başvurdum.

Sonunda bir ilgilenen bulabildim ve “İlgileniyoruz, ürününüzü kargo firmasında araştırıyoruz, bulunmazsa bir başkasını göndereceğiz…” mesajından sanırım iki gün sonra yani satın aldıktan 10-12 gün sonra kavuşabildim satın aldığıma. Tabii bu süreyi sıkı bir kargo bekleme nöbetiyle geçirdim. Sorgusuz sualsiz paketleri gönderenler, alıcının şartlarını neden hiç akıllarına getirmezler belli değil. Aslında ilk kargo bulunamamıştı veya beni daha fazla bekletmemek için yeni bir tane göndermişlerdi.

Tek siparişte sorun olmuyor ve kargoya verildikten sonra ilgili link tıklandığında kargonun durumuyla ilgili bilgi alınabiliyor, ancak bir siparişteki birden fazla ürün ayrı ayrı kargolandığında sadece ilk kargonun bilgisi yer alıyor diğer kargo bilgilerinde de. Oysa muhakkak ki kargo firmasının teslim aldığı her paket için siteye verdiği her belgede ayrı fiş numarası falan olmalı. Siparişimin numarası yerine, o belgelerin her birindeki farklı numaraları siteye koymayı akıl etseler her bir kargo takip edilebilecek ama ne yazık ki kimsenin aklına gelmiyor o sihirli numarayı bulup yazmak. Sözde her bir paket için ayrı bilgi veriliyor fakat ortada daha doğrusu o bilginin içinde ayrı bir bilgi yok. İlkinde ne yazılıysa sonrakilerde de aynı şey yazılı. 100 paket olsa hepsi ayrı ayrı yollansa ardı sıra gönderilen 99’unda da ilkinin bilgisi olacak ve alıcı 99 paketin akıbetiyle ilgili hiçbir bilgiye ulaşamayacak, güzel güzel 99 kargo nöbeti tutacak. Ve ben bunu anlatamadım kimseye. Bende bir arıza var deyip kapadım çenemi.

Kötü kişi ben olmuştum. Mağdur olmama rağmen “Git işine meşgul etme bizi, Başımızdan aşkın işimiz. Gönderdik ya malını…” anlamına geldiğini düşündüğüm tavırlarla karşılaşmıştım. Her şeye rağmen bunlardan çok, sistemlerdeki yanlış işleyişi anlatamamak takılmıştır kafama. Neyse…

Sistemlerini doğru çalıştırmayanlar, bu doğru çalışmayış yüzünden yordukları birinin “Doğru çalıştıramıyorsunuz…” demesine kulak vereceklerine sağlı sollu çalışmayı yeğlemişlerdi. O malum tavır karşıma çıkmıştı yine: Güzel güzel çalışan koskoca yerin nesini beğenmiyorsun? Aklını kendine sakla.

Bilgisayarla tanışmamızın ilk yıllarıydı. Monocrom yeşil ekranlar dönemiydi ve siyah beyaz ekranlarla yeni yeni tanışılıyordu. Bilgisayar fuarında dolaşırken kulak misafiri olduğum bir konuşma anlatmaya çalıştığım duruma epeyce uygun düşüyor. O müthiş sevimli Macintosh’lardan birinin başında iki genç duruyordu. Ekranda yedili fal diğer adıyla Solitaire kart oyunu vardı. Gençlerden biri diğerine “Nasıl oynanıyor…” diye sormuş olmalı ki arkadaşı “Bir kırmızı bir siyah sırayla dizmeye çalışıyorsun…” deyince, her halinden siyah beyaz ekrana henüz alışamamış olduğu belli olan ilki, kartları göstererek “Nasıl ayırt ediyorsun kırmızıyla siyahı?” diye sordu. Diğeri heyecanla “İşte bunlar kırmızı, bunlar siyah, görmüyor musun?” diye açıklamaya çalışırken derdini anlatmakta nasıl yanlış bir yol seçtiğinin farkında bile değildi. Oysa tek yapması gereken, siyah maçanın sineğin, kırmızı kupanın karonun şekilleri farklıdır, kolayca ayırt edilirler, renkli görmeye gerek yoktur demekti.

Bilgi ellerindeydi ama yanlış kullanıyorlardı. Biri, görmüyor musun bunlar kırmızı bunlar siyah diyeceğine, maça kupa sinek karo demesi gerektiğini görememişti. “Nasıl anlıyorsun kırmızı olduğunu?” şaşkınlığındaki ise oyunu anlamaya öyle yoğunlaşmıştı ki apaçık ve büyük ihtimalle iyi bildiği bir şeyi görememişti.

Gençlerin elinde gereken bilgi vardı ama doğru kullanamıyorlardı. Anlamayan da anlatmaya çalışan da bilgiyi yanlış kullanıyordu. Benim durumum buna benziyordu demek doğru değil. Sadece işlerinin başından aşkın olduğunu düşünenlerle karşı karşıya kalmıştım, hepsi bu.

Bir süre önce bu bilgiyi doğru kullanmama durumu internet marketinde karşıma çıktı. Listelerdeki ürünlere tıkladığımda “Stoklarımızda mevcut değildir” mesajlarıyla karşılaşıyordum. Ona tıkla “Yok”, geri dön öbürüne tıkla “Yok”, tekrar geri dön bir başka ürüne tıkla… Birden fazla karşılaşıldığında insanı bunaltan bir durum… Oysa aynı ürünü favori ürünlerime ekleyip favori ürünlerim listesini açarsam ürünün stoklarda olup olmadığı ürünü tıklamaya gerek kalmaksızın karşıma çıkıyordu. Ana listede olup olmadığı belli değilken favoriler listesinde belli oluyorsa, eldeki bilginin doğru değerlendirilmediği açıktır ve basit bir ayarlamayla/düzeltmeyle bu tatsız duruma son verilebilir, kullanım rahatlığı sağlanabilirdi. Sitenin ÖNERİLERİNİZ kısmına bu tespitimi yazdım. Sorun yoktu, zaten sorun olacak bir durum da yoktu.

Aslında çok özel bir şeyler yapmaya gerek yok. Zaten sahip olunan bir bilgiyi gereken yerde veya gerektiği şekilde değerlendirmekten ibaret tek yapılması gereken…

Süregeleni süregelenden farklı kullanmak çok büyük farklar yaratabiliyor. Zor olan ise görebilmek gösterebilmek galiba…


Eyüp Şeker