HEP SAHİPSİZ
..........
9.3.91
Mayıs'a yakın bir günde yürüyorsun çıplak ayaklarında yeşili hissederek.
Gecenin nemi yeni yeni düşmeye başlamış çimenlerin üzerine.
Hafiften bir üşüme hissiyle ürperiyorsun.
Şaşkınsın, üşüme değilmiş gibi geliyor sana.
Karanlık daha bir koyulaşıyor denize doğru döndüğünde.
Uzaklarda çok uzaklarda hayal meyal seçilen bir ışık görebiliyorsun yalnızca.
Küçük bir tekne belli ki…
Karanlığı mı sahiplenmiş yoksa karanlık mı onu sarmış karar veremiyorsun bir türlü.
Uçsuz bucaksızmış gibi uzanan çayırın sonsuzluğunu bozan deniz de çayır kadar sonsuz duruyor.
O ışık uzaklaşıyor mu yoksa yaklaşıyor mu karar veremiyorsun bir türlü.
Biliyorsun aslında ama o korkular yok mu?
Bırakmıyor yakanı kuruntuların.
Yürümekten mi yoksa düşünmekten mi yorgunluk çıkmıştır üzerine karar veremiyorsun bir türlü.
Uzanıyorsun yeşile sere serpe. Üzerinde bir tek tenin var.
Çimenlerin soğuk ıslaklığı mı titreten seni?
Sarıyor bedenini yeşil, okşuyor tenini...
...........
20.2.91
Hayır mı?
Nasıl istersen.
Zaten ben de intikamımı çok iyi aldım.
Şeysellere giderken almadım yanıma seni.
Muhteşem mavide yüzerken de yoktun yanımda.
Daldığımda o pırıl pırıl suya, yanımda yoktun.
Seyrederken denizin derinliklerini bir başımaydım.
Mercan balıkları etrafında dolaşacak benden başkasını görememenin şaşkınlığını yaşıyorlardı.
Bir başıma uzandım gümüşi kumlara sere serpe.
Yerken leziz balıkları, yudumlarken şarabı,
tadarken çeşit çeşit tropik meyveleri hep yalnızdım.
Akşamın o büyüleyici kızıllığını da tek başıma seyrettim.
Ne güzel tarzanca konuşuyordu servis yapan yerli kız.
Ama bilmiyordu tarzanca dinlemesini.
Söyleyemedim ona bir daha Kleopatra rolünü oynamamasını.
Uyandım.
Çok kötüydü sabah.
Yoktun yanımda.
Eyüp Şeker