HELAA İBRİĞİ YAPILMASIN BİLGİSAYARLAR
Bilgisayar teknolojisinin çok hızlı gelişmesi nedeniyle büyük miktarda çalışır durumdaki bilgisayar göz göre göre çöpe gidiyor. Oysa bilgisayarla hiç tanışmamış yakın zamanda tanışma ihtimali de olmayan öğrencilere gönderilebilirler. Hatta artık kimsenin yüzüne bakmasının mümkün olmadığı siyah beyaz ekranlı, hatta Pentium serisi altı, hatta Windows 3.1 kullanabilen bilgisayarlar ücra yerlerdeki okullara köylere gönderilebilirse sayısız çocuğun hatta yetişkinin bilgisayar kavramıyla tanışması alışması ısınması kullanmaya başlaması sağlanabilir.
Sözünü ettiğim ekonomik değeri kalmamış bu bilgisayarlar balyozlarla kırılıp plastik alüminyum demir hurdası yapılıyor. Oysa çok eskiler bile değil, internete bağlanabilen çok daha yenileri hızla hurdaya çıkmakta. Birkaç gün önce telefon yenileme rekorunun bizde olduğuyla ilgili bir haber yayınlanmıştı. Aynı şey bilgisayar için de geçerli. Kullanıcılar yapacağı işi hesaplayarak değil, almışken son modelini alayım mantığıyla hareket ettiğinden kullanıcıların büyük çoğunluğunda atıl kapasite söz konusu. Yani, bir el arabasıyla taşıyabileceğimiz yükümüz varken gidip kamyon hatta TIR alıyoruz. Abarttığımı sanmıyorum, durum tam anlamıyla bu. Özellikle internet yüzünden bu hataya düşülüyor. Aslında durum çok açık… İnterneti belli kalınlıkta su borusuna benzetebiliriz. Ne kadar büyük musluk takarsak takalım daha fazla su akmasını sağlayamayız. Yani hızlı bilgisayar almakla hızlı bilgi alamayız ve yakın bir zamana kadar da internetin hızlanarak en yavaş bilgisayarları bile geçmesi söz konusu değil. Kullanıcıların, programların yavaş çalışmasını internet yavaşlığı zannetmesi bu yanılgıyı getiriyor.
Bilgisayarların hızı konusunda kullanıcıların nasıl yanlış izlenimlerle hareket ettiğini gösterebilmek için bir örnek vermek istiyorum. 10 Yıl kadar önce çuvalla para verip Pentium 75 bilgisayarıma taktığım ilk CD player’ım/oynatıcım 2x hızındaydı ve sorunsuzca film seyredebiliyordum, oysa ADSL’ye rağmen halen daha internetten CD kalitesinde film veya TV izlemek mümkün değil. Canlı seyredeyim dendiğinde pul kadar görüntülere talim ediliyor, nerede kaldı CD kalitesi, Kafdağı’nın çok ardında DVD kalitesi… O günlerde de insanlar deli gibi 8x 12x CD oynatıcı peşinde geziyorlardı hiçbir fark elde edemeyeceklerini bilmeden. Tabi işi bilenler farkı yaratanın görüntüyü işleyen ekran kartı olduğunun bilincindeydiler ve film seyretmek için ana işlemciye veya CD oynatıcıya kafa yormuyorlardı. 2x ile 12x arasındaki gözlenebilir tek fark çok büyük kapasiteli programları yüklerken belirginleşiyordu. Yani 2x oynatıcıyla programları kurmak uzun sürerken 12x ile daha çabuk bitiyordu. Yanılmıyorsam şu anda CD oynatıcıların hızı 48x ve çoğu kullanıcının bunun ne fark getirdiğini bilmediğinden en küçük kuşkum yok. Ve o 2x CD oynatıcım olsa bugün de rahatça VCD film seyredebilirim ama program yüklerken kurdeşen olurum.
CD/DVD yazıcılarda böyle bir kavram karmaşası olmuyor. Hızlarının nasıl fark yarattığı açıkça görülebildiği için kullanıcıların bu konudaki düşünceleri belirginleşmiş durumda. Çünkü olan biten göz önünde... Bu yüzden 4x yazıcı ile 8x yazıcı arasındaki farkın bilincinde herkes, oysa CD oynatıcıların hiç farkında olunmadı denilebilir. Zira yarattıkları fark gözlemlenemiyordu, yeterince fikir vermiyorlardı. Yaptıkları kapalı kapılar ardında kaldığından “Almışken iyisini alayım. Olmuşken 80x olsun…” mantığı hemen ağırlığını koyabiliyordu.
Hurda bilgisayarların ücra yerlere gönderilmesindeki en önemli engel kabul edilmemeleri olacaktır büyük ihtimalle. Eğer bu Nuh Nebiden kalma aletleri alırlarsa yeni bilgisayarlara kavuşma şanslarının kalmayacağını düşüneceklerdir insanlar. Bu yüzden kimse bunları bilgisayardan sayıp kayda kuyda almamalı, tam anlamıyla bilgisayar saymamalıdır ki engel olarak görülmesinler. Yetkili resmi kurumların yerinde olsam oralarda kullanabilecek var mıdır yok mudur diye dert etmeyip muhtarlıklara, köy kahvelerine böyle bilgisayarlardan gönderirdim. İlla çıkacaktır kullanacak biri ya da kullanmanın çareleri aranacaktır. Hela ibriği olmasındansa birkaç kişinin bilgisayarla tanışmasına yaramasının çok daha yarar getireceği açık.
Bilgisayar oyunlarını sevememişimdir… Elinde joystick vın vın araba kullanmayı, degav degav ateş etmeyi açık konuşmam gerekirse hep aptalca bulmuşumdur. Ne kadar büyük bir yanlışa düştüğümü anlamam için son jenerasyon silah sistemlerini yolcu uçaklarını görmem gerekiyormuş. Ekran başında saatlerce oyun oynayan “Geri zekalılar” diye küçümsediğim o gençler ve çocuklar çoktan başlamışlardı Airbus’ları, F-35’leri kullanmaya. Geri zekalı olan bendim, anlayamamıştım geleceğin araçlarını kullanmanın eğitimini gördüklerini ve aptallar diye küçümsemiştim. Bu yüzden en basit en ilkel bilgisayarların bile çöpe atılmaması gerektiğine inanıyorum.
Arada bir duyuyorum çeşitli yardım kampanyalarını… Ne kadar başarılı olduklarına dair bilgim yok. Benim anlatmaya çalıştığım; dağ başındaki kenardaki bucaktaki birkaç öğrencinin klavyeye dokunmayla tanışmasını sağlamanın çok önemli olduğudur.
Hurda plastikten başka değeri kalmamış çalışır aletleri derleyip toplamak, içlerine çocukların gençlerin ilgisini çekecek, merakını uyandıracak,onları besleyecek programlar koyarak okullara hatta kahvehanelere göndermenin sayısız yararı olacağına inanıyorum. Hatta muhtarlara gönderilecek Pentium serisi altındaki 10 veya 20 megabayt hard diskli bir bilgisayar en kalabalık nüfuslu mahalle veya köyün bilgilerini almakla kalmaz, kapasitesini doldurmak için birkaç köy veya mahalle daha bulmak gerekir.
Aslında benimkisi boş gevezelik sanırım. Çünkü çoktan parçalanmış ezilmiştir bu bilgisayarlar, çoktan helaa ibriği ya da gaz tenekesi olmuştur her biri.
Çoğunluğun gözden kaçırdığı çok önemli ayrıntı; işin içinde görsel öğeler ve yoğun matematik hesaplamalar yoksa, yani sadece veriler depolanıyorsa çok düşük kapasitelerin yeterli olacağıdır. Ezbere konuşuyorum ama eminim ki en babayiğidinden bir mahallenin kayıtları birkaç megabaytı geçmez. Yani artık kullanmaz olduğumuz 1.44 megabaytlık floppy disketlere sığar hepsi. Bir CD’nin 700 megabayt, bir DVD’nin 5 gigabayt olduğunu gözümüzün önüne getirdiğimizde neyi kastettiğim daha iyi anlaşılacaktır sanırım.
Çok eski sayılan bu tür bilgisayarları kişilerden toplamak ancak düzenlenecek kampanyalarla insanların bunları bağışlamalarını sağlamakla mümkün. Bilgisayar uzun yıllar kullanılmışsa hiçbir parasal değeri kalmamıştır. Genellikle atılmaya eşdeğer şekilde kurtulunur bunlardan. Kişisel kullanıcılar gibi sistemlerini zırt pırt değiştirmeyen büyük firmalar asıl büyük kaynaklardır. Firmalardaki dışa kapalı istemler, yani bürolardaki bilgisayarların büyük çoğunluğu kast ettiğim türden eski bilgisayarlardır ve firma tümünü yenileme kararı aldığında hepsi hurdaya gidecektir. Çünkü uzun yıllar kullanılmış ve hiçbir ekonomik değerleri kalmamıştır… İşte bunlar ücra köşelerin hazinesine çevrilebilir… Bir de bilgisayar firmaları ve teknik servisler, yenilemeler değiştirmeler yüzünden ellerinde biriken parçalarla dolu depolarını boşaltmanın yollarını arıyor olabilirler. Parçalar birleştirilip toparlanarak çalışır birer bilgisayara dönüştürülebilir, gerekli yerlere ulaştırılabilir. Tıpkı eski giysileri toplayarak yıkayıp temizleyerek ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak gibi. Tabii astarı yüzünden pahalıya gelmemek koşuluyla…
Yanlış bilmiyorsam eğer, elektronik devreler ve kartlar içindeki çok çok düşük miktardaki altının çıkartılması dışında değerlendirilemiyor. Aslında hiçbir değeri yok demek daha doğru olacaktır. O da gelişmiş ülkelerde bu altın çıkartılmaya çalışıyor. Bizde yoktur büyük ihtimalle… Zaten öyle düşük bir miktar ki elektronik devrelerdeki altın, yüzüne bakıldığı söylenemez. Özetle çalışır vaziyetteki ekran kartları anakartlar ses kartları flopyler hard diskler hiçbir işe yaramayan çöpten başka şey değiller. Hele monitörler… Kim bilir ne kadarı balyozlarla parçalanmıştır siyah beyazların, yani monokromların… Şimdi LCD furyası başladı ve 14 inçlik renkli monitörler büyük bir hızla hurdaya atılmaya başlandı. Malum, LCD alamayanlar bile 17 inçten aşağısına bakmıyor artık…
Hurda bilgisayarların ücra yerlere gönderilmesindeki en önemli engel kabul edilmemeleri olacaktır büyük ihtimalle. Eğer bu Nuh Nebiden kalma aletleri alırlarsa yeni bilgisayarlara kavuşma şanslarının kalmayacağını düşüneceklerdir insanlar. Bu yüzden kimse bunları bilgisayardan sayıp kayda kuyda almamalı, tam anlamıyla bilgisayar saymamalıdır ki engel olarak görülmesinler. “Bir kullanın bakalım, neler yapabildiğinizi görelim, ona göre karar veririz yenisini gönderip göndermemeye” denerek teşvik edildiğinde engel kabul edilmeyecekleri açıktır.
Yetkili resmi kurumların yerinde olsam oralarda kullanabilecek var mıdır yok mudur, işe yarar mı diye dert etmeyip muhtarlıklara, köy kahvelerine böyle bilgisayarlardan gönderirdim. İlla çıkacaktır kullanacak biri, ya da kullanmanın çareleri aranacaktır. Helaa ibriği olmasındansa birkaç kişinin bilgisayarla tanışmasını sağlamasının çok daha yarar getireceği açık.
Bilemiyorum çok mu hurda bir fikir oldu hurdalara dair bu fikrim.
Eyüp Şeker